REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Hakperest Bir Batili Kuran Allah Kelami

   
Hakperest Bir Batılı : "Kur''an Allah Kelamı"
Dr. Selim ÇALDIRANLI
       
Toronto Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Profesörü Keith L, Moore, Kur'ân'ı kötülemek için insanın yaratılışına, özellikle anne karnındaki teşekkül safhalarına dair ayetleri üzerinde incelemelerde bulundu. Ve bu ayetleri günümüzün embriyoloji ilmindeki tesbitleriyle karşılaştırdı. Elde ettiği netice ise 14 asırdan beri Kur'ân-ı Mu'cizü'l Beyân'ın bütün herkese okuduğu şu ilahî fermanı doğrulamaktan ibaretti:

"Ey İns ve cin! Eğer Kur'ân'ın ilahî kelam olduğunda şüpheniz varsa, bir beşer kelamı olduğunu düşünüyorsanız, haydi işte meydan, geliniz. Siz dahi, Muhammedü'l Emin dediğiniz Zât gibi, okumak, yazmak bilmez, kıraat ve kitabet görmemiş bir ümmiden bu Kur'ân'a benzer bir kitap getiriniz, yaptırınız. Bunu yapamazsanız, haydi ümmi olmasın, en meşhur bir edip, bir âlim olsun. Bunu da yapamazsanız, haydi bir tek olmasın, bütün edebiyatçılarınız, hatipleriniz, belki bütün geçmiş beliğlerin ve bütün gelecek ediplerin yardımlarını ve İlahlarınızın himmetlerini beraber alınız. Bütün kuvvetinizle çalışınız. Şu Kur'ân'a bir nazire yapınız. Bunu da yapamazsanız haydi taklidi kabil olmayan Kur'ân hakikatlerinden ve ma'nevî mucizelerinden kat-ı nazar, yalnız nazmındaki belagatına nazire olarak bir eser yazınız. Madem yapamıyorsunuz ya îmana geliniz veyahut susunuz, cehenneme gidiniz."

İşte Kur'ân şimdiye kadar ne söylemişse doğru çıkmış ve bu meydan okumasına karşı, değil cahiller, kâinatı ve insanı araştıran ilim adamları bile Kur'ân'ın ayetlerinde kâinat kitabına ters düşen en küçük bir noktaya bile rastlayamamışlardır. Aksine ilim adamları, kâinat kitabını inceledikçe ve onun sırlarını kavradıkça, Kur'ân'ı daha iyi anlayabilmişlerdir. Neticede Kur'ân zamanın geçmesiyle eskimemiş, bilakis gençleşmiş ve hep ter ü taze olduğunu akıllara tasdik, kalplere, vicdanlara hissettirmiştir.
Batı'lı ilim adamı Keith L. Moore'un insanın yaratılışı ile alakalı ayetleri yorumlayış şekli de şöyledir:
"İşte size bir âyet Ez-Zümer Sûresi, Ayet: 6.
"... Allah sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde (karın, rahim ve amniochononik zar içinde) bir yaratılışdan sonra diğer bir yaratılışa çevirip kemâle erdiriyor. İşte Rabbiniz olan Allah, mülk O'nundur. O'ndan başka hiç bir ilah yoktur. Böyle iken (O'na ibadet etmekten) nasıl yüz çeviriyorsunuz."

Kur'ân'ın 14 asır önce söylediği bu hakikati ilk defa resmedenin, 15. asırda Leonardo da Vinci olduğunu biliyoruz. 2. asırda Galen "Fetus'un Oluşumu" isimli kitabında plasentayı ve retal membranları (zar) tarif etmiştir. Tahminen şunu söyleyebiliriz ki 7. asırda doktorlar, insan embriyosunun rahimde geliştiğini biliyorlardı. Fakat onların insan embriyosunun safhalar halinde geliştiğini bilmeleri imkansızdı. M. Ö. 4. asırda bile Aristo, tavuk embriyosunun gelişimini safhalar halinde tarif etmiş olmasına rağmen, insan embriyosunun gelişiminin safhalar halinde olduğundan habersizdi. Kısacası, 15. asra gelinceye kadar bu husus ilim adamlarınca ne tartışılabildi ne de açıkça ortaya konabildi. Ancak. 17. asırda Leewenhook tarafından mikroskobun keşfini takiben tavuk embriyosunun safhaları iyice tarif edilebildi.

Streeter ilk defa 1941 yılında insan embriyosunun gelişim safhalarını anlatan sistematik bir tablo geliştirdi. Fakat 1972 yılında O'Rahilly'nin geliştirdiği tablo, daha doğru olduğundan onun yerini aldı. Kur'ân'daki karanlık üç perde tabiri ise (1) ön karın duvarına, (2) Rahim duvarına, (3) Amniochorionic zara işaret ediyordu.
"Sonra Âdem'in neslini, sağlam bir yerde (rahimde) bir nutfe yapak. (23:13)
Buradaki nutfe tabiri, sperm veya spermatozoon olarak yorumlanmasına rağmen, bunun daha doğru yorumu zigot olmalıdır. Zira zigot bölünerek blastocystleri oluşturur. Onlar da gidip rahime yerleşirler. Bu âyeti takip eden diğer ayetde bu husus doğrulanmaktadır.

"Sonra o nutfeyi kan pıhtısı haline getirdik. Ondan sonra kan pıhtısını bir parça et yaptık. O et parçasını kemikler haline çevirdik. Kemiklere et giydirdik. Sonra ona başka bir yaratılış (ruh) verdik. Bak ki şekil verenlerin en güzeli olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir..." (23:14)

Ayette geçen alaka kelimesi, bir sülüğe (kan emici hayvana) işaret eder. Bu kelime 7-24 gün arasındaki insan embriyosu için çok uygundur. Bu dönemde alaka haline gelen kan pıhtısı, rahimin endometrium'una tutunur. Tıpkı bir sülüğün deriye yapışmasına benzer şekilde. Zira, nasıl sülük konakladığı hayvandan besinini kan yoluyla alıyorsa, insan embriyosu da hamile kadının endometrium"undan (iç kısmı) kan alarak beslenir. (Şekil-1)

23-24 günlük embriyonun bir sülüğü andırması ve Kur'ân'da bunun, bu hâdiseye işaret eden kelimeyle ifadesi oldukça harika bir hâdisedir. Çünkü 7. asırda ne mikroskop ne de büyüteç vardı. Doktorlar, o zaman insan embriyosunun sülüğe benzer bir görünüme sahip olduğunu nereden bilebileceklerdi. 4. haftanın başlarında embriyo ancak çıplak gözle görülebilir hale gelir. Boyu yaklaşık, bir buğday tanesinin iç kısmı kadardır.
"Sonra biz onu bir çiğnem et parçası yaptık." (23:14)

Arapça mudga kelimesi, çiğnenmiş madde veya et parçası anlamına gelir. 4. haftanın sonuna doğru, insan embriyosu bir dereceye kadar çiğnenmiş et parçasına benzer. (Şekil-2)

Çiğnenmiş görünümü, diş izlerini andıran somitlerden kaynaklanır.
Somitler, omurganın başlangıcını (primordia) temsil eder.
"Sonra bir çiğnem et parçasını kemikler haline çevirdik. Kemiklere et giydirdik." (23:14)
Bu ayette, çiğnenmiş et parçası safhasından sonra kemiklerin ve kasların oluştuğuna işaret eder. Bu ise embriyolojik gelişmenin TV ekranında seyredilirken rapor edilmesi demektir. İlk önce kemikler, kıkırdak modeli olarak meydana gelir. Sonra onların etrafında somatik mezodermden kaslar gelişir.

"Sonra biz onu diğer bir yaratık haline dönüştürdük". Ayetin bu kısmı da kemik ve kasların teşekkülünün sonunda, başka bir yaratığın gelişmeye başladığını gösterir. Açıkça bu kısım, 8. haftanın sonunda oluşan insana benzer embriyoya işarettir. Bu safhada embriyo ayırtedici insan vasıflarına sahip olup, bütün iç ve dış organlarının hepsinin işaretleri (primordia) ortaya çıkmış durumdadır. 8. hafta sonunda gelişen insan embriyosu, fetus olarak adlandırılır.

"... ve Allah size işitme, görme, hissetme ve anlama (kabiliyetleri) verdi." (32:9)
Bu ayet de işitme, görme, hissetme ve anlama gibi duygu ve kabiliyetlerin bahsedilen sırada çocukta geliştiğini gösterir ki bu da tıpa tıp embriyolojinin verdiği bilgilere uymaktadır. İç kulakların izleri, gözlerin başlangıç izlerinden önce gözükür ve en sonra da beyin (anlama ile ilgili kısmı) farklılaşır. (Ayrıca bu ayet eğitim ve öğretimde çocukların anlama ve kavrama kabiliyetlerinin, derslerde ses, görüntü ve müşahhas cisimleri kullanarak arttırılabileceğine de işaret etmektedir. Çünkü bu ayet açıkça anlama hâdisesinin ilgili konuyla bağlantılı sesleri işitmeye, görüntüleri seyretmeye ve cisimleri dokunup kullanmaya bağlı olduğunu göstermektedir.)

"Biz sizi (önce) toprakdan. sonra nutfe (sperma)'den, sonra yaratılışı belli belirsiz bir çiğnem et parçasından yarattık ki, size kudretimizi açıkça gösterelim." (22:5)
Buradaki belli belirsiz bir çiğnem et parçası ifadesi, embriyonun hem farklılaşmış hem de farklılaşmamış dokulardan oluştuğuna işaret eder. Mesela, kıkırdak kemikleri farklılaştığında, onların etrafındaki embriyonik bağ dokusu ve mezenşim farklılaşmamıştır. Daha sonra, bunlar kemiklere tutunmuş ligamentlere ve kaslara dönüşür.

"... ve biz onu belirli bir süreye kadar rahimde istirahate tabi kıldık." (22:5)
Bu ayetde, açıkça Allah'ın hangi embriyoların rahimde tam süre doluncaya kadar gelişmesine devam edeceğini tayin ettiğine işaret eder.

Bugün, iyi bilinen bir hususdur ki pekçok embriyo rahimin endometrium'una (iç kısmına) tutunamaz ve düşük hâdisesi meydana gelir. Genelde oluşan zigotların sadece %40'ı, canlı bir bebek doğumunu netice verecek fetus haline dönüşür.

Özetlersek. Kur'ân'daki insanın embriyolojik gelişimiyle alakalı bu ayetlerin yorumunun, 7. asırda yapılabilmesi imkansızdı. Bırakalım 7, 8. asırları 1800'lü yıllarda bile bu ayetlerin ne anlama geldiğini yorumlayabilecek bilgiye bile sahip değildik. Ancak bugün bu ayetleri modern embriyolojinin bilgilerinin ışığında ifade ettikleri manayı çok daha iyi anlayabilmekteyiz. Şüphesiz Kur' ân'da insanın gelişimiyle alakalı başka ayetler de vardır. Gelecekte insan bilgisinin sınırları genişleyip artıkça, Kur' ân'daki pek çok ayetin manası, daha bir anlaşılır hale gelecektir."