REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Okullarimizda Rehberlik Ve Psikolojik Danismanlik Uzerine

   
Okullarımızda Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık Üzerine
Murteza Özdemir
       

Uygulamalı bir psikoloji dalı olan “Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık”, 20. yüzyılın başlarında eğitime “öğretim ve yönetim”in yanında üçüncü bir buut olarak girmiştir. Teknolojik gelişmelerin yol açtığı “meslek seçimi” problemine bir çözüm getirmek gayesiyle başlayan uygulamalar zamanla gelişmiş ve bugün sadece eğitim kurumlarında değil, insan ilişkilerinin ehemmiyet kazandığı her kurumda başvurulan bir yardım şekli olmuştur.

Türk eğitim tarihinde “rehberlik” kavramının bugünkü mânâsıyla ele alınması 1950’li yılların başlarına rastlamaktadır. İlk zamanlar gençlere kendi imkânları ve dış çevre hakkında bilgi vermekle, onların sağlıklı karar verebilen kişiler olarak yetişmelerine yardımcı olunacağı düşünülüyordu. Ferde bu tür bilgilerin sağlanmasıyla da problemlerinin çözüleceği bekleniyordu. Ancak bir süre sonra bu sahadaki çalışmaların çok lüzumlu olmakla birlikte yeterli olmadığı, ferdin iç dünyasını anlamadan ona yapılan yardımların yetersiz kaldığı farkedilmiş ve insan davranışlarına tesir eden iç dinamiklerin araştırılmasına ağırlık verilmeye başlanmıştır.

Biz bu yazımızda “Rehberlik Servisi”nin genel olarak eğitimin bünyesindeki fonksiyonlarını ve ehemmiyetini tesbit etmeye ve şimdiki durumu hakkında bir fikir vermeye çalışacağız.

Eğitim literatüründe “rehberlik”, şahsiyetin gelişmesi ve fertte tatminkâr intibaklar sağlanmasında gerekli olan tercihleri, tefsirleri, planları yapması ve kararları vermesine yarayacak bilgi ve hünerleri ferdin kazanması için ferde yapılan sistemli ve profesyonel yardımdır. Rehberlik servisinden beklenen ise yarınlarımızı omuzlarında bayraklaştıracak bugünün gençlerinin ruhlarında mayalayacağı irade gücü, terkipçi düşünce ve Hak sevgisiyle, onları her türlü uyuşukluktan, yılgınlıktan, beklenmedik şeyler karşısında paniğe kapılmaktan kurtarmak ve çalışma şevklerini kamçılayarak, onlarda hamiyet ve gayret düşüncesi uyarmaktır. Zira günümüz içtimai hayatında ortaya çıkan birçok huzursuzluğun kaynağı, insanların, karşılaştıkları zorlukları aşmak için, bildikleriyle terkip ve sentezler kurabilecek yeterli bir “problem çözme metodu”nun gerektirdiği anlayış seviyesine yükselememiş olmalarıdır. Dolayısıyla rehberlik, herşey olmaya açık bu genç dimağlara, devamlı kendilerini yenileme anlayışını kazandırarak, zamanla kendilerinin rehberi olabilecek seviyeye çıkarıp karşılaşacakları problemleri yine kendilerinin çözebilmeleri için onlara yardımcı olmaktır. Yoksa onların problemlerine çözüm seti sunmak değildir. Bir Çin atasözünde de dendiği gibi “bir kimseye balık tutarak yardım etmektense ona balık tutmayı daha yerinde ve kalıcı bir yoldur.”

Rehberlik çalışmaları okuldaki bütün öğretmen ve idarecilerin işbirliği ile yürütülebilir. Okullarımızdaki idareci ve öğretmenlerin bir kısmı, rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini bir fantezi veya moda olarak görmekte ve bütün çalışmaların, bu iş için vazifelendirilmiş bir öğretmen tarafından yürütülebileceğini savunmaktadırlar. Kaldı ki danışmanlık vazifesini yüklenmiş öğretmenlerin çoğu, yürütmeleri beklenen işler için yeterli bir mesleki eğitime ve tecrübeye sahip değillerdir. Ayrıca öğretmenlerimiz meslek eğitimleri sırasında, rehberlik danışma bilgi ve becerilerini pek öğrenmeye fırsat bulamamaktadır. Çünkü ülkemizde uygulanan öğretmen yetiştirme programlarının çoğunda rehberlik ve danışma konusu hem yetersizdir, hem de ülke gerçeklerine uymamaktadır.

Bazı okullar da, her öğretmeni bir rehber olarak kabul etmekte ve her öğretmenin rehberlik görüşüne sahip olması ve yaptığı öğretimi bu görüş açısından beklemektedir. Fakat uzmanlık isteyen rehberlik ve danışma faaliyetlerinin gerektirdiği bilgi ve teknikleri, her öğretmenden beklemek mümkün değildir. Öğretmen bu bilgi ve tekniklere sahip olsa bile, kendisine yüklenen öğretmenlik fonksiyonları arasında, rehberlik hizmetini yeterli seviyede yapabilmesi için gerekli zamanı bulması oldukça zordur, Ferdin bir bütün olarak gelişmesini hedefleyen “rehberlik ve danışma”, aynı nihâi maksada ulaşmaya çalışan eğitimin ayrılmaz bir parçasıdır. Fakat gerek kullandığı teknik ve usuller, gerekse ehemmiyet verdiği hususlar bakımından öğretimden farklı mâhiyetler taşımaktadır. Mesela:

- Öğretim daha çok bir grup faaliyetidir, oysa rehberlik ferdidir.

- Öğretimde öğretilen konu ön plândadır ve öğretmen belli bir otoriteyi temsil eder; rehberlik ferdin gelişmesi ve kendine en uygun kararları almasını hedefler ve rehber öğretmen otoriteyi temsil etmez, ancak iyi bir dinleyici ve mevcut durumu kişiye iyi bir yansıtıcı durumundadır.

- Öğretimde işlenecek mevzular önceden tespit edilmiştir, imtihan, sınıf geçme, başarılı- başarısız olma gibi durumlar vardır; rehberlikte ise bunlar yoktur.

Öğretimde, öğretmenin öğrenciyle arasındaki kalbi yakınlaşmayı aksatabilecek imtihan etme, not vererek değerlendirme gibi durumlar vardır. Haliyle zayıf not alma, sınıfta kalma gibi farklı endişe ve duyguların baskısı altında olan öğrenci, her öğretmene açılamamakta ve ona bir rehber nazarıyla bakamamaktadır. Bu durumda talebeye en uygun rehberlik usûlleri tatbik edilse bile iyi bir netice alınamayacağı açıktır.

Öğrencilerde görülen hangi davranışların “ciddi problem”, hangilerinin sadece kişiliğin teşekkülü ile alâkalı olarak normal karşılanabilecek fizyolojik veya biyolojik gelişmelerden kaynaklanan “geçici problem”ler olduğunu teşhis edebilmek uzmanlık gerektirir. Birçok hallerde çocuklar, bir davranışın kötü olduğunu bile bile değil, fakat daha başka nasıl davranılacağını bilemedikleri için o kötü davranışı tekrarlayabilirler. Ayrıca kişilik teşekkülü esnasında çocuk, toplum içinde kendi yerini bulmak için birtakım deneme ve yanılma davranışları gösterir. Bu durumu dikkate alan O. S. English ve S. M. Finch gibi bazı eğitimciler, çocuğun böyle müspet-menfi sivri davranışlar arasında bocaladığını, ılımlı bir kendine güvenme duygusu elde edinceye kadar bir süre itaati, bir süre de âsiliği tecrübe ettiği kanaatindedirler. Çocuk her ikisinin toplum içindeki tepkisini görerek davranışlarını ayarlar. Bu durumda bir çocuğun davranışlarım hemen “problem” olarak görmek yanlış olur.

Rehberlik programı, öğretmenler, idareciler, veliler ve çevre kurumlan arasında bir çeşit bağ vazifesini de görür. Ayrıca velilerin sadece kame zamanı, iş işten geçtikten sonra öğretmeni görmeleri yerine, daha dostane bir hava içinde bir araya gelmelerine ve daha sık görüşerek birbirlerinin problem ve şartlarını samimi bir şekilde anlamalarına yardım eder. Danışmanlar birçok hususta okul idarecilerine de yardımcı olur, onların iş yükünü hafifleterek zamanlarını daha çok idari işlerde kullanmalarını sağlarlar.

SONUÇ

Rehberlik hizmetleri eğitimin vazgeçilmez bir unsurudur. Bir ülkenin okullarındaki psikolojik hizmetler için hazırlanan programların dinamiklerini, bulunduğu toplumun gerçeklerinden alması gerekir. Şimdilik ülkemizde bu sahadaki en büyük sıkıntı, Batı değerlerine göre sistematize edilmiş rehberlik bilgilerinin tercüme edilip, toplumumuzun farklı değer yargılan dikkate alınmadan direkt olarak eğitim sistemimize tatbik edilmesinden doğan uyumsuzluk problemidir. Aşağıdaki pasaj ülkemizin önde gelen bir üniversitesinin (Boğaziçi) “Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışma” bölümü ders notlarından alınmıştır:

“Kültürler arası ayrılıklar ve bunun getireceği sonuçlar üzerinde titizlikle durulmadan, okullarda rehberlik ve psikolojik danışma eğitimi konusundaki yabancı sistemlerin Türkiye’ye adapte edilmesinde önemli bazı sakıncalar vardır. Çünkü rehberlik ve psikolojik danışma, teoriden çok uygulamaya dayanan bir bilimdir. Benimsediği teorik sistem yüzünden karşılaştığı metafizik zorluklan çözmek için danışman, yine bu teorik sistemin kültüre bağlı değer sistemine başvuracaktır. Okullarda rehberlik ve psikolojik danışma konusundaki yaygın teorik sistemlerin hiçbiri Türkiye’de geliştirilmemiştir.”

Bu hususta bir başka eserde şu ifadelen görüyoruz: “Bugün en ciddi, en derin ve en büyük mes’elelerden daha büyük, daha hassas bir mes’ele varsa, o da, geleceğin nesillerini kendi ruh kökümüze bağlı olarak yetiştirmek ve onları her türlü yabancılaşmadan kurtarmak mes’elesidir. Buna göre, bugün talim ve terbiye adına gösterilecek her gayret, yarının emniyet ve saadetini; her ihmal ve lakaytlık da, sefalet ve perişaniyetini netice verecektir”.

Bu gerçeğin günümüz eğitim uzmanları tarafından anlaşılıp derslerde de dile getirilmesi sevindirici ise de, kendi öz kaynak, değer ve dinamiklerimize eğilip istenen seviyede bir rehberlik hizmeti sunma düşüncesiyle şahlanmış ateşin dimağların, aşk ve heyecanla coşan gönüllerin, bu mes’elenin üzerine yürüyecekleri güne kadar vatan ve milletin geleceğinden emin olmak ve ülkenin yükseleceğini beklemek oldukça zordur. Okullarımızda, rehberlik dalında iyi eğitim görmüş elemanları vazifelendirebileceğimiz günlere kadar, her öğretmenden rehberlik anlayışına uygun bir danışmanlık beklemek ve okul yöneticilerinin bunlara yardım etmesini istemek toplumun hakkıdır.




KAYNAKLAR
— Tan, Hasan (1992) Psikolojik Danışma ve Rehberlik. İstanbul. s. 18
— M. Fethullah Gülen (1997-İzmir) Buhranlar Anaforunda İnsan, İzmir, T.Ö.V. Yay., s. 110-113