REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Psiko-Sosyal Uyum Evreleri

ÇOCUKTA PSİKO-SOSYAL UYUM EVRELERİ

Hayatın esasının mutlu yaşamak ve mutlu yaşatmak olduğunu hatırlatmıştık. Çocuğun da mutlu yaşaması ve ileride de kendisinden hiz­met bekleyenleri mutlu ede­ bilmesi beklenir ve istenir. Işte aile ve çocuk refahının esası budur. Bunun için ço­cuğun bedensel sağlığının yerinde olması ve derslerinin de ba­şarılı olması yetmez. Bundan önceki bahislerde değindiğimiz gibi ruhsal (moral, ahlak} ve sosyal yönlerden de sağlıklı olması gerekecektir. Birey bu yöndeki sağlığını yani mental (ruhsal, moral, ahlak) ve sosyal (entellektüel) iyilik halini -ki bilindiği gibi buna kısaca psiko-sosyal diyorduk. bir anda elde edeme­mekteydi. B~unun aşamaları vardı. Bu aşamalar şöyledir:

Birinci bunalım dönemi, ikinci bunalım dönemi ve üçüncü bunalım dönemi. Her dönemin kendine has özellikleri ve sıkın­tıları vardır. Çocuk bu dönemlerde kaprisli ve idare edilmesi güç bir varlık olur. 0 kendi iç dünyasında büyük mücadeleler i­çersindedir. Bundan kaynaklanarak çevresiyle zıtlaşması ola­ğandır. Oysa çocuğun bu bunalım dönemlerini anne, baba ve Çocuğun sosyal çevresi iyi bir şekilde bilerek, çocuğa onun sı­kıntılarını azaltabilecek tarzda psiko-sosyal destek sağlama du­rumundadırlar. Ancak çocuk için olduğu kadar, aile ve toplum i­çin de çıkar yol böyledir.
Birinci buhran döneminde çocuk “ego”sunu yani benliğini keşfeder. Ülkemiz iklimi ve şartları itibariyle bu çağ 2.4 ile 4 yaşları arasında kendisini gösterir. ikinci buhran döneminde çocuk “sosyal benliğini” keşfeder. Takriben 6.5-8 yaşları arasın­
da seyreder. Üçüncü buhran, bunalım dönemi ise 10.5 yaşların­da başlayarak 22, hatta 25 yaşa kadar devam edebilir. Bu dö­nemde de çocuk çocukluk $İR’Ülojiskıden çıkarak, kendi cinsel psikolojisinin özelliklerine adaptasyon sancıları çeker. Kız ise kızlık, erkek ise erkeklik psikolojllerine adaptasyon sancıları çeker.

Ilk bunalım döneminin diğer adı 3 yaş buhran dönemidir. Buna geçmeden önce doğumdan üç yaşa kadar olan çocuğun ti­pik bazı özelliklerini hatırlatmamız yerinde olacaktır:

DOĞUMDAN 3 YAŞA KADAR ÇOCUK:

Doğumun çocukta büyük bir sarsıntı yaptığı bilinmelidir. Bunun başarılı olması gereklidir. Doğum esnasında olan trav­malar (çarpma, vurma, sıkışma vd) daha ilerki yıllarda belirtile­ri görülebiLecek çeşitli beyin zararlarırıa (brain damage) yol aça­bilir. Halkın sar’a olarak bildiği epilepsi bunlardan bir tanesidir. Doğum ve çevresinin, doğum anının bu özelliğini kısaca belirt­tikten sonra ilk yaşın ilk keşiflerin yapıldığı dönem olduğunu söylemek lazımdır. Çocuk vücudunu keşYeder, emer, elleriyle yoklar, dokunur, avuçlarıyla sıkar. Böylece o dolaysız mekanı keşfeder, görür, işitir, ışığı, şekilleri renkleri vd keşfeder. Hare:

keti keşfrder, yerinde kıpırdanır durur, organlarını göze çarpa­cak şekilde zevkle hareket ettirir. Bu beden hareketleri, çocu­ğun kıpır kıpır hareketi bilindiği gibi onun kas ve sinir faaliyet­lerinin gelişmesi için lüzumludur. Bı.ı nedenle çocuğa küçük yaşlarında bağlanan kundaklar çocuğun bu özelliğini yerine ge­tirmesine mani teşkil etmemelidir. Bu arada çocuğun keşifleri devam eder. Çocuk sözü keşfeder. 12 aylıkken ilk kelimeleri söyler. 14’ncü ayına doğru yürümeye başlar.

Çocuk pek büyük bir heyecanlanma kabiliyeti gösterir. Her­şey bu devrede onun üzerinde sarsıntı yapabilir. Örneğin bir a­lışkanhığın terkedilmesi, rejimde değişiklik yapılması (sütten kesilmesi) gibi. Bu sarsıntının şiddetine ve tekrarına göre çocu­ğun karakteri üzerinde izler bırakması mümkündür. Çok defa bu izler kalmaktadır. Böylece onun zihin ve beden gelişmesin­de gecikmeler görünmesi de olağandır. Bunların başlıcası ço­cukta emniyetsizlik duygusu görülmesi olayıdır. Çocukta korku, sıkıntı ve ürkeklik görülür. Daha sonraları onda eııferiyorite (yetersizlik duygusu) -halkın aşağılık kompleksi dediği hal-meydana gelebilir. Çocuğun düzen ve düzensizliğinde bunların değeri büyüktür.

Çocuk üç yaşına doğru eşyanın düzenini bozmak sonra bun­ları yerli yerine koymak suretiyle oynar. Kısaca bu dönem çocu­ğuıı başkalarıyla münasebette bulunması için lüzumlu olan ma­haretleri elde ettiği yaştır. Çocuğun gelişmesi duyularının ve hareketlerinin gelişmesinden ayrılamaz. Yürümesi bedeni ka­dar zihnini de ilgilendiren bir merhale olarak karşımıza çıkar.



BİRİNCİ BUNALIM DÖNEMİ

Buna ezcümle belirtildiği gibi, “Hürriyete karşı birinci atı­lım~ “birinci kcıprisler çağı”, “Egosantrik dönem”, “3 yaş bunalım dönemi” gibi isimierde verilmektedir Uacquelin, G.). Çocuk, e­go’sunu, yani benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşif iyi ola­maz, başarılı atlatılarnazsa, halkın egoist dediği, bencil bir ti­pin ortaya çıkması çok doğaldır. Velevki bu hal, ilgili uzmanla­rın titiz yardımlarıyla gerek o devrede veya daha sonraki ay ve yıllarda derinlemesine çalışılarak düzeltilmek istenmesin. Böy­le bir zaafın daha sonra telafiye çalışılması şöyle bir örnekle e-le alınabilir. Bir pencere camını kırmak veya kırmamak. Biraz dikkat edilir- ve cam kırılmazsa mesele yoktur. Eğer cam kırıl­mışsa o taktirde o kırık camlar toplanıp fabrikasına gönderilir, kırık parçalar tekrar cam haline getirilebilir ve- bir usta tarafın­dan yerine yeniden takılabilir. Birinci yol çok basittir, Küçük bir dikkat, ikinci zahmetli yoldan insanı korur. 3 yaş bunalım dö­neminin başarılı veya başarısız geçmesi ve sonradan telafiye çalışılması aşağı yukarı bu örnekte verildiği tarzdadır. En iyisi bu dönemi anne ve babanın iyi tanıyarak, buna uygun davranış­ları benim seyebilmeleridir.

3 yaşına kadar çocuk çevresindeki mekanı yavaş yavaş keş­fetmiş ve inşa etmiştir. Evde zararlı işler, örneğin tabakları kır­mak, merdivenden düşmek vs gibi yapabilir (dikkat). Tedbirli o­lunınalıdır. Tedbir alınmalıdır. Merdiven başlarına parmaklıklı kapı yapılması gibi tedbirlere gitmek lazım.dır. Bu dönemde an­ne-baba çocuğuna sık sık “koşma düşeceksin, dokunma kirlete­ceksin, dikkat et biryerini acıtacaksın” der dururlar. Hastalıktan

yeni kalkmış bir şahsa yavaş yavaş odada dolaşmaya başladığı zaman bundan sevinç duymaklığımız gerekir. Oysa böyle yap­mayıp da onun bu hareketine kızgınlık gösterilirse, hastanın iyi olma azmi kırılabilir. Ayağa kalkmaya hasret kalmış hasta ken­dine bu takati bulabiliyorsa hatta doktor kendisine engel olmak istese bile ayağa kalkma işini yinelemek isteyecektir. Çocuk 1-çin de durum böyledir. 0 özlemle yürümeyi, gelişmeyi, bilgisi-ni artırmak için etrafı karıştırmayı arzulamaktadır. 3 yaşındaki çocuk elinden gelse dünyayı keşfetmeye çalışır. Kırılabilecek şeyleri kırmaya, kalemlerle bir yerleri çizmeye ihtiyacı vardır. Buna göre bir oda veya köşe hazırlanması evde çocuk için fay­dalı olur. Çocuğu bütün bunlarda tecrübe sahibi olmasında kontrolümüz dahilinde serbest bırakmalıyız.

Çocuk bu çağda (2.5-4 yaş) çevreden ve aileden adeta çözü­lerek hürriyet yolunda ilk merhaleyi aşar. Amaç ileride tek başı­na hayatını yaşayabilecek hale gelmesidir. Bunun ilk sınavı bu dönemde verilmektedir.

Bir kuşun uçabilmek için ilk palazlanmaya başlaması bunun güzel bir örneğidir. Böyle böyle kuş uçmayı öğreııecektir. 0 da kendi başına yuva kuracaktır, onun da yavruları olacaktır ve böylece tabiat devam edip gidecektir. Bu dönemin bir diğer adı da “ilk karşı koyma buhran dönemi” dir. Bu nedenle çocuk ken­disine vasilik edenlere karşı koymadan rahat edemez. Bunun da sebebi şudur. 0 kendi kuvvetini tanıyacaktır. Kendi öz kuv­vetini deneyecektir. Kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Daha ilerki yıllarda geçireceği, ikinci bunalım dönemi için güç topla­yacaktır. Sosyal benliği keşfetme buhranı, bunun için daha şim­diden kendisine cemiyette bir yer temin etme sancılarını halle­debilmek için zeminler hazırlamakla meşguldur.

Bütün bunlar normaldir. Yaşamanın gelişmenin, evrelerin bir neticesidir. Bunlar bilinmezse çocukta bu karşı koymalar çok şiddetli hal alır ve daha büyük kaprisler şeklinde belirir. Çocu­ğun bu özelliği anne-baba tarafından hatırlanmazsa çok ciddi karı-koca sorunları ortaya çıkabilir. Zira eşler mutlu olmak için evlenmişlerdir. Oysa çocuk türlü kaprisleriyle onlara adeta ha­yatı çekilmez hale getirmektedir. Nitekim halk arasında bir söz vardır, evliliğin tekli yıllarında karı-koca sorunları, kavgalar çok olur denilir, yani 3,5, 7 nci yıllarında, 3 yaş ve 7 yaş buhrarı dönemleri bilinseydi, bu suni karı-koca sorunları doğmazdı. E­sasen evlilik paikolojisine göre eşler herhangi bir şekilde zaafa uğradıkları taktirde, birbirlerini suçlamak yoluyla konuyu sap­tırma eğilimi vardır. Örneğin ekonomik sorunlar karı-kocanın ciddi kavgalarının doğmasına neden olabilir. Oysa karı-koca masumdur. Sorun ekonomiktir, bunun gibi. Sonuç, tabiat ka­nunları tanınmalı, ona uygun davranışlar benimsenmelidir.

Anne ve babanın ÇocUğUn eğitiminde aynı paralelde olmala­rı ciddi bir sorundur. Yani aynı bilgileri birlikte bilmeli ve uygu­lamalıdırlar. Görüş ayrılıkları varsa bunlar uygun şekillerde (ai­le refah klinikleri vd) biran önce ortaya konulup giderilmelidir yoksa bundan sadece anne baba değil çocuk da çok örselene­cektir.

Çocuğun psikososyal özellikleri ve başarılı bir uyumunun e­sasları konusunda anne ve babanın fikir birliği içersinde olma­ları, aile ve çocuk refahı açısından aşılması gereken ilk merha­ledir.

Çocuk bedensel ve psikososyal gelişimi açısından etrafta za­rar verebileceği eşyaların bulunmadığı bir odada veya en iyisi bir bahçede oynayabilmelidir. Havanın güzel olduğu durumlar­da çocuğun tabiat içersinde olması çok faydalıdır. Gerek odada ve gerekse bahçede çocuk takip ve kontrolden asla uzak tutul­mamahdır. Ancak bu müdahale anlamında olmayıp, onun canı­na ve çevreye zarar verebflmesini önlemek yönünden önemli­dir. Bu yaşta çocuğun pahalı oyuncaklar yerine tahta küpler, ip, çakıl taşları, eski fakat temiz çantalar, üst üste koyarak şekil yapabileceği seramikler, oyuncak el terazisi, sepet, bozuk ve kullanılamaz duruma gelmiş olan telefon apareyi, belki bir yazı makinası (daktilo) vd daha yararlıdır. Kaslarını ve duyularını ça­lıştırabilmek yönünden de bu tür elemanlar lüzumludur.

Örneğin bir baba kendi imkanlarıyla lxlxS cm büyüklükle­rinde küçük küçük tahta parçalarını marangoza hazırlatabilir. Kendisi bir pazar günü çocuğuyla birlikte bunu önce zımparala­yabiltr. Sonra da onları renk renk yağlı boya ile boyayabilir. Bunlardan bir sepet dolusu, tahminen 150-200 adet olması, hatta aralarında farklı ölçülerde tahta parçalarının da boyalı o­larak bulunabilmesi bu buhran dönemini yaşayan çocukların pek işine yarar ve bunları üstüste koymak suretiyle türlü şekiller yapmak ister. Çok ucuz ve kullanışlı araçlar olurlar. Üstelik kırılması, yarılnıası, yutulması gibi tehlikelerde bulunmamakta­dır.

Çocuğun normal gelişimi açısından gürültü etmesi bir ge­reksinimdir. Fazla sessiz çocuklar, çok hareketli çocuklardan hatta daha çok endişe uyaııdırmalıdır. Rehberlik herşeyden ön­ce sevgi, toi~rans, otorite, sabır ve inanma işidir. Çocuğa anne ve babasından istediği pstkososyal hakları sevgi vd verildiği zaman, ondan da bazı şeyler ist~rnek ve almak daha kolaylaşır. Örneğin otoritemize itaatı gibi. Nitekim gerçek sevgi ve tole­rans görmüş çocuklar anne ve babalarının otoritelerini daha ra­hatlıkla kabul ederler ve onlara itaat ederler. Çocuk üzülüyor, ağlıyor diye onun iyiliği için ondan beklediğimiz işleri yapmı­yorsa, söz tutmuyorsa kendinden istediklerinden vazgeçmek., çocuğun işlerini ağlıyarak yaptırabiieceğine dair onda bir kana­at hasıl olmasına vesile teşkil eder. Bu sebepten çocuktan bir­şeyler isterken bunların istenebilecek şeyler olup olmadığı ko­nusunda önce iyi karar verip ondan sonra kararlı olarak onu uygulamamızda büyük yararlar vardır, Örne~ğin bu dönem bu­nalımı içersinde olan çocuğun televizyon seyredip seyretme­mesi konusunda verilmiş ciddi ve tutarlı karar alınmalı ve istik­rarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Birgün öyle, birgün böyle birbi­rini çelişkiye düşüren davranışlar Çocuğu da, aileyi de mutsuz­luğa götürür. Çocuğu eğitenlerirı bir süre sonra çocuk karşısın­da etkisiz hale gelmeleri bundandır. Onları tekrar çocuk üzerin­de etkili hale getirmeye çalışmak giderek zorlaşır ilgili uzman­lık müesseselerinin bu aşamada da yardımları büyük olur.

Yetişkinler, çocuğun akrabaiarı ve diğer sosyal çevre bireyie­ri, çocuğu yola getirmek veya ona karşı yeteriaıce etkili olabil­mek için ne kadar araya girerlerse, Çocuğun karşı koyma tepki­leri de o nisbette çok şiddetli olur. Çocuğun kaprisleri giderek artar. Anne-baba burada esastır. Diğer sosyal çevre bireyleri an­ne-babanın otoritesini çocuk üzerinde sarsacak davranışlardan şiddetle sakınmalıdırlar oysa iyilik yapıyoruz diye nice aile ya­kınları çocuğun yanında anne ve babayı eLeştiririer veya onların koydukları kurallara ters düşecek tavırlarda buJunurlar. B~iylece çocuğun sosyal gelişimi yeni buhranlar ortaya çıkarır. Öyle ise, sadece anne babanın değil tüm bireylerin bu alanlarda asgari bilgiyi bilıneleri vatandaşlık görevi olarak mühimdir.

Çocuğun eğitiminde rehberlik görevini üzerine almış anne ve baba, mutlaka bu alanlarda özel eğitim almış asgari bir uz­mamn denetiminde bu görevini sürdürmeye çalışmalıdır. Bill­mi. guIrdlğI bu kolaylıktan yararlamnalıdır.

Çocuğun kaprisleri karşısında yapılabilecek en iyi hareket tarzı, çocuğun tehlikesizce yapabileceği şeyleri yapmasına mü­saade etmek, öte yandan da kaprislerinl görmemezlikten gel­mektir. Suçları karşısında veya yapması lazım gelen işlerinde sarsılmaz bir sesle ve sükunetle onu eğitınek gerekir. Bundan çıkan anlam şöyle de olabilir. Çocuğu hoşuna gideni kırmakta, kapılan kmralamakta, duvarları çizmekte serbest mi bırakmak lazımndır. Verilecek cevap, evettlr. Çocuğun kaslarım ve duyula­nnı gellştlrebilmek için buna ihtiyacı vardır. Çocuğun ilaca ihti­yacı olsa bu alınmayacak mıdır? Öyle ise bu da yapılacaktır. Bu dönemde çocuğun ilacından blrkısmı da budur. SÜRÜ eşyalar ve süslü duvarlar her zaman tekrar yapılabilir. Ancak çocuk bü­yüdükten sonra onun giden çağını tekrar geriye getirmek müm­kün değildir. Ne yazıkkl, meslek hayatımızda sosyo-ekonomik yönden üst düzeyde bulunan kültürlü aileler de bile bu tür uy­gulamaları çok görmekteyiz. Pırıl pırıl bir çocuk odası, herşey model kitaplarındaki gibi ama gel gelelim, çocuğun etrafı çiz­mesi, dağıtması vs yasaktır. Orada biblo gibi oturmak zorunda­dır. Kimi bu kesim ailelerde anne makyaJını yapıp günlere git­mektedir. Çocuk ise bunalım dönemini kapıcının kızı ile birlikte geçirmektedır. Kapıcının kızını haklr görmüyoruz. Asla, ancak annenin yerini kimse tutamaz. Kaldı ki, başından bu yana söy­leyip durduğumuz gibi, çocuğu bilimsel yönden tanımak ve 0-na göre hizmet vermek esas değil miydi?


Çocuğu hoş görmenin asla kayıtsızlık anlamına gelmediği hep söylenegelmiştlr. Çocuğu tanıyıp ona uygun davranışlar 1-çersinde olduktan sonra, pekala çocuktan yemeğini düzgün ye­mesi, elini güzelce yıkaması, kendi odasında etrafı dağıtması­mn daha uygun olacağı kesin bir şekilde ve tatlılıkla söylenme­11, istenmelidir. Kesin bir şekilde istemek gereklidir. Bunda se­bep lazımdır. İlk deneyimlerde anne-baba başarısızlığa uğrar­larsa yılmamalıdırlar ve özenle lstlkrarlarını korumalıdırlar. ör­neğin böyle bir olayda, mesela televizyon seyretmede, geç saatlere kadar anne-baba Çocuğun bu seyirine mani olmak istiyor­sa, bu kararını açıkca çocuğa söylemelidir. En fazla iki kez de müsamaha (başlangıçda) hoşgörülebilir. Ancak bunu ailenin böyle istediği çocuğa hatırlatılarak, bir dahaki seferde kendisi­ne müsaade etmiyecekleri bildirilmelidir. Görülecektir ki, bir iki müsamahadan sonra çocuk artık o yola girecektir ve bir defa da annem-babam söylediklerini yaparlar intibaını aldıktan sonra, artık aile-çocuk refahında iyi bir ilerleme kazanılmış demektir.

Anaokulları, çocuk bahçeleri, çocuk kulüpleri bu tür anne­babanın otoritelerini sağlama yönünden faydalıdır. Çocuk bura­larda da sevgi ve toleranstan sonra otorite geleceğini görecek­tIr. Ailesine ve sosyal çevreye uyumu daha kolaylaşacaktır. Bu nedenle modern anaokulu hizmetlerinin çocuğun psikososyal gelişiminde bir gereksinim olduğu bilinmektedir. Yurdumuzda da mecburi olması yolunda çalışmalar mevcuttur.

Anne-baba ve çocuk arasında kaprislerin Çoğalması, onları barıştırmak için diğer sosyal çevre bireylerinin bilgisizce araya girmeieriyle olur. Çocuk esasen kaprisler buhranı çağını yaşa­maktadır. Onların ilk rehberi olan anne ve babayı bu konuda di­ğer sosyal çevre bireyleri adeta başkan seçmelidirler. Onların yöneltisi doğrultusunda çocuklarıyla akrabalık, yakınlık vd iliş­kilerini sürdürmelidirler. Aksi takdirde onlar bilmeyerek o ço­cuğa ve onun anne ve babasına yeni sorunlar meydana getirebi­lirler. Çocuğa yapması lazım gelen işlerde, yemeğini yemesi, uykusunu uyuması vd ona ödün vermeye, sen bunu yaparsan sana şeker alacağım vs demeye hiç lüzum yoktur. Bu bir yanlış­lık olacaktır. Zira uyumak, yemek yemek ödün gerektirecek bir­şey değildir. Bunlar normal fizyolojik işlerdir. Bunu yapmazsa anne ve babanın başarısızlığa düşeceğinden korkmamalıdır. Ço­cuğun bu buhran dönemini başarılı atlatabilmesi için anne ve babasının fizik yaklaşımlarına da ihtiyacı vardır. Kucaklanmak, elinden tutup gezdirilmek, öpebilmek vd. Bu ihmal edilmemeli, ancak normal bir dozun da üzerine çıkılmamalıdır. Unutulma­malıdır ki, üç yaş bunalım dönemi, çocuğun bütün kaprisleri­nin tatmin edilebileceği bir çağ değildir. Bu kaprislerinin hepsi bu bunalım dönemiyle bitnıeyecektir. Çocuğa günün her saatin­de şeker verilmesi (ödün verilmesi), taviz verilmesi onu büyük bir ihtimalle daha da kaprisli yapmak için güzel bir yoldur.

Bu ilk karşı koyma buhrauı dönemi çocukta çeşitli duygu bo­zukluklarına da sebep olabilir. Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu qın sevgi, buna bağlı olarak da az veya çok bir mik­tarda suçluluk duygusuyla babaya karşı düşmanhk beslemesi doğaldır. Bu dönemde çocuk cinsel gelişimi itibariyle Oldlpus kompleks (odip kompleksi) çağım yaşamaktadır. Bu çağın bir gereği olarak erkek çocuk anneye. kız çocuk da babaya aşıktır ve böylece çocuklar cinsel bir tatmin hız alma durumundadır-lar anne ve babalarından, erkek çocuk bu hisle, annesine karşı gizli bir suçluluk duygusu duyar. Keza kız çocukta aynı şekilde babaya karşı. Erkek çocuk babayı, kız çocuk da anneyi kıskamr. Anne erkek çocuğun, baba kız çocuğun olsun isterler. Eşlerin (anne-babanın) birlikte olmasından hoşlanmazlar? Anne baba kucaklaşsa çocukların araya girerek onları şiddetle ayırmaya çalıştığına çok anne baba şahit olmuşlardır. Baba sert, annede zayıf olduğu nisbette çocukların bu duyguları daha belirgin hal alır. Bu itibarla anne ile babmnın aldırmazlık Ile baskı uasında güzel bir denge kurmaları gereklidir. Anne sevginin, baba otorl­tenin temsilcisi olmalıdır. Bu otorite sert haşin anlamda değil­dir. Fakat ula anne Ile baba rolleri birbiriylb yer değiştirıneme­lidir. Çocukların psikososyal gelişimleri Için bu tehlikelidir. Ol­dipus kompleks dönemde kardeşler birbirleriyle de kıskançlık Içersiııe girebilirler, Iki kız kardeş veya iki erkek kardeşin bir­likte olması halinde olabileceği gibi. İşte bütün bu dönemlerde anne ve babanın fevkalade bilgili ve hünerli olmaları ve sevgiyi çocııklarına dengeli bir şekilde verebilmeleri, ileride doğabile­cek türlü duygusal bozuklukları önlemek yönünden pek mühim olacaktır. Daha sonraki yıllarda ailelerin çocuklarına karşı, hala­sına çekmış, dayısına çekmiş vd gibi haklı veya haksız eleştiri­lere girmeleri böylece önlenmiş olacaktır. Dememiz odur ki, ço­cuklar işte böyle böyle kişilik ve beceri psikososyal sağlık elde etmektedirler. Akrabalardan birisine benzemeleri vs. tamamen ikinci planda mütalla edilmelidir. En ağır ruh hastalıklarında bile yandan çok daha fazla bir oranla çocuğun sağlıklı olma şansı vardır. Şartlar, anne-baba ve sosyal çevre yöneltisl herşe­yin üzerinde mühimdir, çocuğun ileriki pslkososyal yaşamında ve başarısında bu önemlidir.

3 yaş bunalım dönemi çocuğu, söz gelimi kardeşinin annesi­nin kucağına oturmasını kıskanır. Büyüklerin alayları, zulümle­

ri, baskıları, daha başarılı sevimli ve güzel olan çocuğa karşı gizleyemedikleri aşırı sevgileri, ÇoCuğun bu yaş dönemi buna­Iımlarını artırır. Her bunalım döneminde enferiyorite (acizlik) duygusu -halkın aşağılık duygusu dediği- vardır. Haliyle bu dö­nemde de bu sözkonusudur. Çocuk böyle durumlarda çok ça­buk olarak acizlik kompleksine kendisini kaptırabilir ve daha güzel olan iç dünyasına döner. İçe kapalı çocuklar böyle mey­dana gelmeye başlar. Ana babaların beceriksizlikleri bunu za­manla daha da körükler. Maalesef ailelerde bu anormal durum­lara sık raslamak mümkündür. Çocuğu daha çok sevmek, erkek ve kız çocuklarına sevgi clağıtımında ihtiyatlı, adaletli davran­mak (sevgiye daha çok muhtaç olan çocuk hissettirmeden daha çok sevilebilir, tabii diğer kardeşlere,} onların kaprisleri karşı­sında gevşemeyen kararlılıkla tatlılık göstermek, çocukları sü­kunetle ve sevgiyle yola getirmek gereklidir. Üç yaş bunalım döneminin hüküm sürdüğü yaşlarda, yani 3-4 yaşlarından itibaren aile içinde herkesin aynı şekilde muamele görmemesi gerektiği hiçbir kıskançlık duygusu yaratrnadan çocuklara anla­tılabilmeli ve onlara bu gerçek kabul ettirilebilmelidir. Sevgide ve onlara eşya alımında eşitlik değil, adalet duygustınun ön planda tutulması gereği öğretilmelidir. 6 yaşındaki Ali’ye çiko­lata verilir, 3 yaşındaki Aysel’e verilmeyebilir. Çünkü çikolata o­na dokunmaktadır. 12 yaşındaki Mehmet’e ise Ali’den daha çok çikolata verilir. Çünkü o daha büyüktür. Kısaca bu yaştan itiba­ren çocukta eşitlik duygusundan çok adalet duygusu uyandır­mak ve geliştirmek gereklidir. Bunu çocuklar bu yaşta öğrenme­Ii, içlerine sindirmelidir.

Sonuç olarak şunlar söylenebilir;

Mekana ait ilk keşiflerin yapıldığı bu devre ‘birinci kaprisı’er çağı’ sonunda çocuk belli bir aşama yapmış olur, ilk hürriyetini elde etmiştir. 3-4 yaşlarında buhranlarla kendisini gösteren ilk kurtuluş sancıları buradan ileri gelir. Çocuk neden kurtulacak­tır? Bu çok açıktır, psikososyal gelişimlerini yavaş yavaş böyle­ce tamamlayacak, ~cizlikten bağımlılıktan kendi kendini idare etmeye ve de başkalarını da idare edebilecek hale gelmeye doğ­ru gelişimdir bu. Bir insanın daima bu yaş düzeyinde kalmış ol­duğu düşünülebilir mi? Ne kadar büyük bir sorundur bu! Işte büyümenin getirdiği sancılardır bunlardır ki, tamamen normaldir. Bu sancılar Ilerdeki başanlara giden yoilardır. Sıkıntısız ba­şarı olamaz, olsa da tadı kalmaz. örneğin bir öğrenci bilmedik­lerini öğrenmek Için, ders çalışarak çok Özveride bulunması, yerine göre sıkılması, uykusuz kalması, eğlencelerinden feda­karlık etmesi lazımdır. Bunun sonunda sınavını verecektir ve biraz daha mutluluk yolunda merhale alacaktır. Çocuğun üç yaş bunalım dönemini de bu şekilde yorumlamak lazımdır.

Bu kaprisler karşısında anne baba ve çocuğun diğer sosyal çevre blreyleri heyecana kapılmamahıdırlar. Çocuğa bağırmama­lı, aksine yüzüne de norıual bir dozun üzerinde gülmemelidlr. 0 zaman kaprlslerini artırır, onlara sığınır. Fakat bu kaprislerin geçip gitmesini bilgili bir şekilde beklemellylz. Bu sosyal buh­ran devresl de (bu buhran sosyaldır, çünkü sosyal uyum için yapılmaktadır) çevre, çocuğun hürriyet arzusunu yaralamadık­ca çocuk beş başından önce kaybolur. Aile anlaşmazlıklarının başgöstermemesi Için -çocuğun kaprlsleri karşısında esasen yorgun olan anne baba dolaylı olarak birbirlerine düşebillrler­boşanmalara kadar giden çözülmelerln bulunmaması veya en asgariye indirilebllmesl Için -tabii çocukla ilgili olarak- aşağıda sıralayacağımız hususlara hassasiyetle uymamız gerekecektir. Burada sayılan özet bllgilerde çocuğun pslkososyal özelliklerini tanıma yönünden sık sık hatırlanmalıdır.

Kaynak: www.konya.meb.gov.tr