REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Fakirlik Dusuncesi

Dünyanın, günah işlenmesindeki hissesi oldukça açık ve belirgindir.

Güzelliklerdeki ki hazzı ise, gizli ve belirsizdir.

Gizli olan dünya hazzının tedavisi, elbette ki daha zordur.

Onun için “insanoğlu aldanma” diye sürekli uyarılmıştır. “Aldanma”dan maksat gönlünden çıkar demektir. Çünkü gönle almak hem iyiliğe hem de kötülüğe sebep olan işlerdendir. Gönül aslına hicret etmelidir. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Muhacir Allah’ın nehyettiği şeylerden uzaklaşan kimsedir” [1] Eğer bir kişi dünyadan kendini koruyamaz ise, onun aldatıcılığı karşısında, Allah Teâlâ’dan da bir şekilde uzaklaşmasına sebep olur.

Dünyanın hilesinin çokluğu, onun bünyesinde barındırdığı kuvvetten ileri gelmektedir. Bu kuvvet ise gizlenmiş perdeler arkasında duran, çok kıymetli hazineler gibidir. Ancak buna birçok kimsenin aldanması kaçınılmaz olduğundan, bu aldatıcılıktan hep kaçınılıp terk edilmesi tavsiye edilmiştir. Bizim ise burada bilmemiz gereken bir hususu, Mevlana kaddese’llâhü sırrahu’l azîz şu şekilde açıklamaktadır:

Bir gün Sultan Veled, kardeşi Çelebi Emîr Âlim ve arkadaşlardan bir toplulukla Mevlânâ kaddese’llâhü sırrahu’l-azizin huzurunda oturmuştu. Tam o sırada İslâm sultanı bir kese altın gönderdi ve onunla Mevlânâ hazretlerinden kendisine inayet ve duada bulunmasını rica etti. O zamanda Çelebi Emîr Âlim sultanın sevilen bir dostu ve hazinedarı idi. Mevlânâ:

“Ey dostlar! En büyük isim (ism-i âzam) hangisidir?” diye sordu. Hepsi baş koyup:

“Bunun cevabını Hüdavendigâr buyursun” dediler. Bunun üzerine Mevlânâ kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz:

“En büyük isim (ism-i âzam) bu altın ve gümüştür. O insanı hem Hakk’a ulaştırır, hem de bâtılı süsler; çünkü bu olmadan ne dünya bayındır, ne de ahiret ehli şâd olur” bu­yurdu. Nitekim Sultan Veled hazretleri bu­yurmuştur.

Şiir:

“insanların sevinci dünyanın bütün hoşlukları altın ve gümüşlerdir.

“Ey Veled, eğer altın ve gümüşten merdivenin varsa emel binasının damına çabuk çıkarsın.” [2]

 

Şunu unutmayalım ki, dünyanın altını, gümüşü yada parası sayesinde kavuşulan nimetleri görmezlikten gelemeyiz. Bu sebeple, hayatımızın maneviyatını düşünürken, maddiyatını arka plana atanlar, sonunda fakirliğin fitnesine düşerler. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin buyurduğu “fakirlik neredeyse küfür olayazdı” hadisi zayıf olsa da bu gerçeği dile getiriyor.

Fakirlik edebiyatı yada fakirlik kültürü tasavvufun temel konularındandır. Fakat, bugün bu edebiyatı yapanların, bunu sömürü aracı için kullandıklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Zamanında, cennetten tuğla siparişi verip, kişilerin duygularını istismar edenler, kendi kâşanelerde bir tarafta otururlarken, o temiz insanların duygularını istismar edenlerin, bir gün hesap vereceği muhakkaktır. Ancak, erteye kalmış hesapta hiçbir zaman bir kâr yoktur. Fakirlik edebiyatı yapanların bolca bulundukları zamanımızda, onların yaşayışlarına bir bakın, çok büyük bir ihtimalle insanları aldattıklarını muhakkak göreceksiniz.

Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, zamanımızda fakirlik ile ulaşılacak hiçbir mefhum ve ideal kalmamış gibidir. Bunun içine, dini hayatta dâhildir. Onun için hepimiz biraz ayık olalım.

İhramcızâde İsmail Hakkı