REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI
Anlamak veya Anlamamak
Anlamak veya Anlamamak
Yakup Velioğlu
Yakup Velioğlu
Yazılan ve konuşuÂlanların anlayaÂmamasında pek çok sebepler olabilir. “Kavrama”yı inceleÂyen (kognitif) psikolojiÂde yapılan araştırmaÂlara göre idrak; metnin yapısının, sosyal bağlaÂmın ve özellikle muhaÂtabın bilgi, uzmanlık, tecrübe, merak, motiÂvasyon gibi özelliklerinin bir fonksiyonudur. Meselâ, Sızıntı okurlaÂrından gelen tepkilere göre teorik fizik, tıp, zoÂoloji, genetik gibi uzÂmanlık gerektiren sahaÂlarda, “anlama” nisbetinde bir düşüş tesbit etÂmek mümkündür. Hâlbuki aynı şey içtimaî ve edebî yazılar için geçerli değildir. Sızıntı okurlarının ortaokul öğrencilerinden profesörlere kadar geniş bir yelpazeyi kapladığı göz önünde tutulursa, bu farklılığın gayet normal olduğu görülecektir, zira muÂhatap kitlenin büyük bir kısmının genel dünya bilgisi, uzmanlık gerektiren sahaların terminolojisini kolayÂlıkla anlayabilecek seviyede değildir. Bu kitlenin çoÂğunluğu, ancak “somut” beyanları, yani benzetmeÂler, mecazlar, anekdotlar ve müşahhas misallerle süslü metinleri kolayca idrak edebilir. O hâlde uzÂman müellifler, ihtisas sahalarının soyutluğunu somutlaştırıp, ünsiyet peyda edilen örneklerle meseleÂleri tasvir edip, ağır terimleri izahlarla hafifleştirip teliflerini genel okuyucu seviyesine indirmelidirler ki, genele, en azından geniş kitlelere hitap edebilsinler. Tabiî bu da onların ilmî donanımlarına, vukufiyetlerine, pedagojik istidatlarına, maksatlarına, üslûp ve beyan kabiliyetlerine bağlıdır. Buna bağlı olarak, zoÂoloji ve genetikte bile açık ve akıcı, edebiyat ve tarihÂte bile muğlâk ve yorucu yazılar yazılabilmektedir.
Tecrübeli öğretmenler, öğrencilerinin bir metni anlayıp anlamadıklarını hemen fark ederler, zira metni idrak eden öğrencilerin, genellikle, muhtevayla ilgili soruları cevaplandırabildiklerini, kendi ifadeleriyÂle metni yeniden telif edip özetleyebildiklerini bilmektedirler. Ezoterik (kişiÂnin iç dünyasına yöÂnelik, enfüsî) metinleri, açık bir üslûp ve anlaÂşılır bir dille kaleme alınmış ve müşahhas mevzuları işleyen yazıÂlardan ayıran en önemli özellik, bu metinlerin raÂhatlıkla, tekrar ifade edilip özetlenememesidir. Yani bu metinlerde geçen olaylar, şahıslar, durumlar ve nesnelere ait zihinde oluşan temÂsilin, “ne hakkında” olduğuna kolay kolay kaÂrar verilememektedir. Buna karşılık, metinle ilgili açık bir zihnî model inşa edildikten sonÂra, mânâ ve mesajları, şahsî tabirlerle beyan ve hülasa etmek hiç de zor olmamaktadır.
Bunun dışında, piyasada, binlerce kişiye ulaÂşan menkîbevâri eserler olduğu gibi, birkaç yüz enÂtelektüelin birbirleriyle mektuplaşır gibi neşrettikleri yayınlarda mevcuttur. Asıl mesele, “anlaşılmazcılık” temsilcisi olup küçük bir kliğe hitap etmek değil, muhtevadan taviz vermeden olabildiğince geniş bir kitleyle sohbet etmektir. Tabiî bu hiç de kolay değilÂdir. ‘Felsefe’ yapmadan, meseleleri özet hâlinde daÂmıtarak sunmak, vukuf gerektirir. Sahasına vâkıf müelliflerin eserleri anlaşılamama talihsizliğine uğruyorsa, bu daha çok muhatapların performanslarınÂdan kaynaklanmaktadır. Yazarın “tenezzül” etmesi gerekliyse, okurun da en az o kadar “terakki” etmesi gereklidir.
Her bir ihtisas ehli, kendi sahasında, hür düÂşünce, başarılı bir sentez kabiliyeti ve engin bir kritik anlayışıyla, malumu îlam (bilineni tekrar belirtmek) etme sıkıntısı çekmeden, derin eserler verme imkâÂnını elde edinceye ve okuyucu da seviyesini yükseltinceye dek “anlaşılmazlık” problemi, gündemde kaÂlacağa benzemektedir.
KAYNAK
- Van Dijk, Teun A.; “Esoteric Discourse Analysis”, Discourse&Society Vol. 6(1). 1995, ss. 5-6