REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Cok Boyutlu Zeka Kavramalari Isiginda Zeka Testleri

   
Çok Boyutlu Zeka Kavramaları Işığında Zeka Testleri
Dr. Selim AYDIN
       
Beyine sürekli gelen bilgi, zihindeki idrak (algı) kalıplarına göre ya yeniden düzenlenir veya boşlukta kalır. Zihindeki algı desenleri veya kalıpları, eşyayı tanımamızı kolaylaştırır, onları sınıflayarak belirli bir düzene koyar. Zihin kendine gelen sinyalleri ve bilgileri yeniden sürekli düzenleyen dinamik-kararlı değişken bir yapıya sahiptir. Bugünkü bilgilerimiz bize düşünmenin gerçekte algılama (idrak) tarzına bağlı olarak şekillendiğini ve dış dünyadaki şeyler ve hâdiselerin desen (kalıp-pattern) olarak zihinlere kodlandığını söylemektedir.

İnsanın düşünebilme ve öğrenebilme özelliklerini ortaya çıkaran zihin fakültelerinin birden fazla olduğu ve her bir melekenin en az zekâ kadar önemli olduğu ortaya çıkarılmıştır. İnsanın analitik düşünme gücü ve hızının bir göstergesi olarak zekâ, hayatın problemlerini çözmede ve başarıya ulaşmada gerekli faktörlerden biridir ama yeterli değildir. Son yıllarda yapılan çalışmalar ve yayınlanan dokümanlar, zekâ testlerinin neyi ölçüp ölçmediği ve hangi alanda güçlü ve zayıf olduğu hususunda hararetli tartışmalar başlattı. Özellikle, ABD’de yayınlanan Çan Eğrisi adlıkitabın yazarları Prof. Richard Hermstein ve Prof. Charles Murray zekâ testleri ile insanların sosyal statü ve başarıları arasındaki ilginç bağlantılara dikkat çekmişlerdir.

DÜŞÜNMENİN FARKLI TARZLARI IŞIĞINDA ZEKÂNIN YERİ

Düşünce, algılamanın, hissetmenin ve hafızanın bir kombinasyonu olarak ortaya çıkar. Zihnimizin potansiyel olarak sahip olduğu ve algılamaya dayalı düşünme genelde üç ana grup altında incelenmektedir.

Birincisi: Tanımlayıcı-sınıflayıcı düşünme tarzıdır (Descriptive Thinking). Eşya ve hâdiseleri gruplama, sistematik hale sokma ve sınıflama bu düşünce tarzıyla gerçekleştirilir. Bir konu üzerinde çalışırken zihnimizin ilk önce kullandığı düşünme tarzıdır.

İkincisi: Bütünü parçalara ayırarak inceleme ve analiz etmeye dayalı düşünme tarzı (Analytical Thinking). Sınıflara, gruplara ayrılmış şeyleri kendi içinde parçalayarak analiz etme ve değerlendirme; sorgulayıcı ve tenkide yönelik kritik düşünme olarak da bilinir. Batı dünyası genelde bu düşünce tarzını kullanarak eşya ve hâdiseleri inceler.

Üçüncüsü: Senteze ve yeni bütünler, alternatifler oluşturmaya dayalı düşünme tarzı (Divergent- creative thinking) olup, heptenci-holistik ve yeni sentezlere yönelik yaklaşımları ihtiva eder. Sentezci düşünce, açılımlı, alternatifli-sıradışı çok ihtimalli düşünme ile sıkı sıkıya bağlantılıdır. Yeni şeylerin üretiminde, keşif ve icadlarda bu düşünme tarzı önemli rol oynar.

Klasik zekâ tanımı bu üç düşünme tarzından ikincisiyle ilişkilidir. Ancak bugün zekânın diğer boyutları da dikkate alınarak değişik zekâ tanımları yapılmaktadır. Zekâ soyut bir kavram olduğundan biz onu ancak belirtileri ile anlayabilmekte ve ölçebilmekteyiz.

ZEKÂNIN BELİRTİLERİ

1- Lisanı, doğru ve zengin kullanabilme derecesi:
İfade kabiliyeti zekânın inkişafında önemli rol oynar. Sentaks (söz dizimi) olmaksızın geçen bir hayatın nasıl olacağını 11 yaşındaki sağır bir çocuğun davranışlarını inceleyerek görebiliriz. Bu kişi, çocukluk yıllarında ne konuşulanları duyabildi ne de işaretle iletişim kurallarını öğrenebildi.

Dolayısıyla sentaks öğrenme imkânı yoktu. Bu çocuk normal görüyor, farklı şeyleri ayırt edebiliyor ve grupluyordu. Algılamaya dayalı gruplama kabiliyeti ile ilgili bir problemi yoktu. Fakat bu çocuk, zihninde soyut kavramları tutamıyordu. Onları yansıtamıyor, onları kullanamıyor ve plânlayamıyordu. Çocuk okuma-yazma biliyordu. Ama imajları, hipotezleri ve ihtimallerle oynamayı beceremiyordu. İmaja dayalı hayal dünyasına gidemiyordu. Çocuk âdeta hazır zamanla sınırlanmıştı. İnsanın zekâsının inkişafında sentaksın çok önemi vardı: Meselâ vahşi şempanzeler, üç düzine farklı anlam ifade etmek için, üç düzine farklı ses kullanırlar. İnsan ise, foneme diye adlandırılan üç düzine vokal kullanır. Bu seslerin kombinasyonu bir muhtevaya (içeriğe) sahip olduğundan biz anlamsız şeyleri belli kombinasyonlarda biraraya getirerek anlamlı kelimeler yaparız. Şempanzelerde sesleri kombine etme ve üç sesten bir kelime yapabilme kabiliyeti yoktur. Onlar yeni mânâları seslerin şiddetini artırarak üretirler. İnsan ile maymun arasındaki en büyüleyici fark da budur. Yânî tek anlamı olan sesleri birleştirerek, sonsuz anlamı olan yeni kelimeleri (ses kombinasyonları) ancak insan üretebilmektedir. Ayrıca bizler konuşurken ses kombinasyonlarının kombinasyonlarını da (cümleyi yapan kelimelerden oluşan ifadeler) kullanırız. İnsan 100 sesi peşi peşine vurarak,(kim yaptı, kime, nerede, ne zaman ve niçin gibi) anlamlı ve eşsiz kelimeler üretebilir. Bu noktadan dilin kullanımı ile zekânın gelişimi arasında çok sıkı bağ vardır. İnsanlara verilen büyük nimetlerden biri de; şeyleri biraraya anlamlı şekilde getirebilme kabiliyetidir. Açarsak, kelimeleri cümlelere; notaları melodilere; adımları dansa; emirleri oyun kurallarına dönüştürebilme kabiliyeti insana verilen en büyük nimetlerdendir.

2-Alet yapma ve kullanabilme kabiliyeti: Beynimizin balistik hareketleri (Çekiç vurma, fırlatma gibi.) plânlama yeteneği, zekâyı olumlu yönde motive eder. Örneğin bacaklardaki balistik hareketler son derece hızlıdır. Çünkü balistik hareketler, son derece fazla plânlama faaliyetini gerekli kılar. Yavaş hareketler, hata düzeltme için zaman sağlar. Bardağı ağzınıza götürürken, bardak, sizin hatırladığınızdan daha hafif olsa bile bardak burnunuza, bile çarpmadan istikametini değiştirebilirsiniz. İnsan, tam ayrıntılı plân yapmaktan ziyade işe doğru yönde başlar. Ve yolunu gerektikçe düzeltir. Beyin, hareketi bütün ayrıntılarını önceden plânlamak zorundadır. Çekiç vurma bir düzine kasın ardışık aktivasyonunu gerekli kılar. Bir cismi fırlatma işi ise hedef ile o hedefe ulaşmak için gerekli gücün hesaplanması gibi karmaşık işlemleri gerektirir. Hedef mesafesi arttıkça, beyinde yapılması gereken hesaplamalar artar. Hedefi vurabilmek zorlaşır ve beyin ekstra enerji harcar.

3-Plânlayabilme kabiliyeti: Hayvanlarda geleceklerini plânlayabilme özelliği yoktur. İnsan hayatında özellikle az rastlanılan durumları plânlayabilme çok önemlidir. Bu da birden fazla muhtemel senaryoyu hayal edip ona göre önlemler almayı gerekli kılar. Dolayısıyla insandaki plânlama kabiliyetleri zekâyla bağlıdır.

4-Farklı durumlarda doğru alternatifleri, çözümleri hızlı şekilde üretebilme kapasitesidir.

5-Gelecek hakkında muhtemel hareketleri tahminleyebilme gücü.

6-Belirgin Kişilik Özellikleri: Zeki insanlar, risk almayı severler ve cesaretlidirler. Dâhilerin bir özelliği de kendi zihinleriyle konuşabilmeleri ve düşündüklerini duyabilmeleridir. Belirsizliklere karşı sabır ve tolerans ile onlara dayanabilme gücü gösterirler. Zeki insanların beyni bilgiyi iletmede daha kompleks, daha etkin nöral bağlantılara sahiptirler. Örnek verecek olursak, doktora yapmış kişiler, liseli talebelere nazaran daha fazla komplike nöral ağa sahiptirler.

ZEKÂ NEDİR?

Bugün dünyada zekânın evrensel bir tanımı yapılamamıştır. Çünkü o şuur gibi açık uçlu bir kelimedir. Sınırlarını çizmek çok zordur. Çünkü ruhî fonksiyonlarımızın bir tezahürü olan idrak, şuur ve zekâ, zihnî faaliyetlerin en üst seviyesinde yer alır. Şahsiyet özelliklerimiz onların ortaya konuşunu doğrudan etkiler. Zekâ (IQ gelişimi) sürekli iç ve dış çevrenin etkileşimi altındadır. İç çevre (psikolojik ve biyolojik beden) ve sosyoekonomik çevre, çocuğun zekâsının inkişafını, gelişimini ve zekâsını kullanabilme düzeyini doğrudan etkiler. Çocuğun özellikle algılama ile ilgili kabiliyetlerinin geliştirilmesi zekâ puanına olumlu etki yapar.

ZEKÂNIN EVRENSEL BİR TARİFİ VAR MI?

Pek çok araştırmacıya göre zekânın esas özünü, muhakeme gücü ve yeni problemleri çözmedeki esneklik oluşturur. Önsezi de zekânın bir bileşimi olarak ele alınır. Nörobiyolog H. Barlow’a göre zekâ, yeni bir düzenliliği veya kuralı keşfetme veya bir tahmin yapma ile ilgili bir aktivedir. Zeki olmak, bir açıdan belli özelliklen olan davranışları ortaya koyabilme becerisidir. Zekâ hadisesi, hızlı hareket etme, çabuk çözüm bulma ve fikren hızlı şekilde tasnif edip, gerekli bilgiyi en kısa süre içinde ortaya çıkarabilme ile ilişkilidir. Zihindeki elementlerin permutasyonu, imajlar, ibareler, hafıza, soyut kavramlar, sembolik düşünme, sesler, matematikî ilişkiler, zihinde lego oyunu şeklinde cereyan eden düşüncenin taşlarını oluşturur. Zekilik, bu taşları doğru kullanmak, fikirlerin, imajların ve sembollerin yeni kombinasyonlarını oluşturmada, daha şanslı ve hızlı olmayla ilişkilidir. Bu açıdan zekâ aynı zamanda yeni ilişki ve kombinasyonları çok fazla oluşturabilmeyle bağlantılıdır. Zaten İngilizce “intelligence” kavramı, arasından seçme ayıklama anlamına gelir. Zekâ testleri kişinin, öğrenme hızı, problem çözme hızı, adapte olabilme hızını ölçmeye yönelik olarak tasarlanmıştır. Her bir iş ve meslek belirli bir zekâ Her seviyesine ihtiyaç duyar. Bu gereklidir ama o mesleği veya işi başarıyla yapmaya yeterli değildir. Problemleri çözebilme genelde bir zekâ göstergesi olarak kabul edilir, Ancak problemin tanımlanışı ve ortaya konuş tarzı, kişileri zeki veya aptal duruma düşürebilmektedir. Mesela, sosyal vaka şeklinde sunulan problemler, soyut sayılar ve semboller halinde tanımlanmış aynı probleme nazaran çok daha kolay çözülebilmektedir.

ZEKÂ TESTLERİ NEYİ ÖLÇER?

Klasik zekâ testleri genel olarak, kişinin anadilini kullanabilme, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilme (sözel yetenek); matematiki ve soyut sembolik düşünebilme (sayısal yetenek) ve uzayda şekilleri evirip çevirebilme (soyut düşünme gücü) kabiliyetlerini ölçmektedir. Zekâ testleri kişinin, öğrenme hızını, problem çözme hızını, adapte olabilme hızını ölçer. Bugün zekânın belirli yönlerini ölçen testler pratikte kullanılmaktadır. Ancak zekânın ortaya konmasında muazzam derecede varyasyon vardır. Çünkü hızlı işlem yapmada, kısa yolları bulmada ve analojiler kullanarak uygun soyut düşünme seviyesini yakalamada ferdî farklılıklar sözkonusudur. Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Howard Gardner’ın zihin melekeleri teorisine göre zekânın belirtileri iki grup altında incelenmelidir:

A - IQ testleriyle ölçülebilenler: Matematik; topolojik(geometrik); lisan ve mantıkla bağlantılı zekâ.

B- IQ testleriyle ölçülemeyenler: Müzik; resime (tasarım) yönelik zekâ ile sosyal ve pratik zekâ.

1980’li yıllara kadar kullanımda olan zekâ testleri, sözel, sayısal ve şekilsel sorular şeklinde organize edilmişti. Günümüzde geliştirilen yazılı ve sözlü testlerle belirli bir oranda ölçülebilen ve tahmin edilebilen zihin melekelerini aşağıdaki şekilde gruplayabiliriz:

A- Analitik Zekâ (muhakeme gücü):

1- Sayısal hesaplama (Sayıları manipule edebilme ve ilişkilendirebilme gücü ve hızı).

2- Sözel Kavrama Gücü (Dili doğru ve zengin kullanabilme gücü ve hızı).

3- Geometrik Şekilleri Uzayda Manipule Edebilme. (Şekil ve resimleri zihinde oynayabilme ve benzerlik ve farklılıkları hızlı şekilde ortaya koyabilme gücü. Soyut düşünebilme kabiliyeti).

B- Hafıza (Kısa ve uzun süreli ve kelime, resim ve şekil hatırlama gücü ve hızı):

C- Müzik kabiliyeti

D- Resim kabiliyeti

E- Mekanik âlet kullanma kabiliyeti

F- Bilgi Seviye Testleri. (Belirli yaşlarda edinmesi gereken bilgi seviyelerini ölçen testler)

Yukarıda sınıflandırılan zekâ çeşitlerinin herbirini, ayrı bir usulle inkişaf ettirmek mümkün olup, bu konuda doğuda ve batıda yoğun çalışmalar yapılmaktadır.

Klasik zekâ testlerinin ölçtüğü zihin parametreleri, esas olarak A grubunda toplanmıştır. Bu ise zihnin sahip olduğu kapasite ve yeteneklerin % 50’sini oluşturur.

ZEKÂ TESTLERİ FAYDALI MI?

IQ testleri ve kişilik analizi testleriyle yapılan meslek seçimlerinin, sosyal hayatta mecburiyet olduğunu kabul edenler gün geçtikçe çoğalmaktadır. IQ testleri, günümüzde çalışma hayatını düzenleyen, özlük politikalarında yararlı rehberlik görevi veren çalışmalar olarak iş görmektedir.

Şimdi uzmanların üzerinde birleştikleri bir gerçek şu; IQ testleri, ferdin zekâ seviyesini belirlemede güvenle başvurulabilecek yollardan biridir. Zekâ ölçümlerine göre kişilere görev vermenin pratikte büyük yararlar sağladığı ruh bilimciler, tarafından da kabul edilmektedir.

Amerikan ordusunda personel sınıflandırması için 1917 yılından beri IQ testlerinden yararlanılmaktadır. Bir İngiliz uzmana göre, Amerikalılar, zekâ testlerini personel seçiminde başarı ile uygulamış, bundan çok büyük maddî yararlar sağlamışlardır. Amerikan kaynaklarının belirttiklerine göre, söz konusu zekâ testlerinin uygulanması, ABD hükümetine her yıl tam 16 milyar dolar tasarruf sağlamaktadır. Bu rakam bugün yaklaşık 600 trilyon Türk lirasına karşılık gelmektedir.

IQ TESTLERİNİN TARİHÇESİ

lntelligent Quatation=zekâ katsayısı) testleri konusunda ilk çalışmalar 1884 yılında İngiliz F. Galton tarafından başlatıldı ve bu kişi zeki insanların soy ağaçlarını çizerek zekânın kalıtım yoluyla nesilden nesile aktarıldığını düşündü. Ayrıca ilk psikometrik laboratuarı, fertler arası farklılıkları (zihnî, mekanik, artistik ve müzik kabiliyetleri açısından) ölçebilmek gâyesiyle kurdu. Galton’un bu gâyesini gerçekleştiren ilk çalışma, Fransız psikolog Alfred Binet tarafından yapıldı. Bu şahıs 1904 yılında arkadaşı Simon ile birlikte çocukları yaşlarına, performanslarına göre sınıflayabilecek bir test hazırladılar. Sorular sözel, sayısal ve şekilsel ağırlıklı idi. IQ testlerindeki sorular, çocukların belirli bir zaman dilimi içerisinde kaç tane soruyu doğru cevaplandırabildiğini ve yarım düzine kadar imajı (analoji soruları gibi) zihinlerinde evirip çevirmede ne kadar iyi olduklarını ölçmeye yönelik olarak hazırlanmıştı. Değişik yaş gruplarından yüzlerce çocuğa bu testler uygulandı.

1905 yılında bu iki araştırmacı zekânın metrik ölçüm skalasını yayınladılar. Bu skala zaman içinde 3-5 defa revizyona tâbi tutularak kullanışlı hale getirildi. Bu skala genellikle Çan Eğrisi olarak tanımlanır. Bu arada çocuğun kendi yaşıtındaki ortalama performansa göre zekâ yaşı kavramı ortaya atıldı. Bu kavram kullanılarak zekâ oranı anlamına gelen IQ formülü ve puanları geliştirildi. IQ= zekâ yaşı/ Biyolojik yaş *100

1916 yılında Binet-Simon skalası Stanford revizyonu olarak geliştirildi. Farklı yaş grupları için belirli sürede verilen doğru cevap sayısına göre zekâ puanlarını gösteren Stanford normu bugün yaygın olarak kullanılmaktadır.


KAYNAKLAR

- AKHURST,A.B.(1970). Assessing intellectual ability. The English University Press Ltd. England

-ALLMAN, F W.(1994)- Why IQ isn’t destiny. US.News and World Report. October 24. Sh: 73-80

-BECK, M and WINGERT, P. (1993). The puzzle of Genius. Newsweek June 28. 1993. Sh:34.

-CALVIN, H.W.(1994). The Emergence of Intelligence. Scientific American. October 1994. Sh: 101-107.