REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI
Bir Bolunmedeki Hikmet
Bir Bölünmedeki Hikmet
Sacide BAYRAKTAR
Sacide BAYRAKTAR
Çoğu zaman çevremizdeki hâdiseler bize sıradan gelir. Oysa biraz düşündüğümüzde, bu hâdiselerin aslında hiç de sıradan olmadığını, yaratılan her şeyde bir harikalık olduğunu görürüz. Geçenlerde İpek Öğretmenin derste anlattığı mayoz bölünme ve DNA hâdiselerinde olduğu gibi...
İpek Öğretmen, o gün derse iki çocuk resmi getirmişti. Çocuklardan biri siyah, diğeri beyazdı. Bu resimleri tahtaya yapıştırdıktan sonra her zamanki güler yüzüyle sordu: "Arkadaşlar, sizce bu iki çocuk birbirine benziyor mu?" Sınıftan bir "Hayır!" yükseldi. İpek Öğretmen bu cevap üzerine, anlatmaya başladı: "İnsanlar sadece renk bakımından farklılık göstermezler, aynı ırktan olan insanlar da birbirinden çok farklı yaratılmıştır. Halbuki durum görünüş açısından böyle olsa bile, genetik bilgi ve program yönüyle hiç de öyle değildir. Resimde gördüğünüz bu iki çocuğun DNA'larının miktar olarak tamamen, dizilişlerinin ise % 99 oranında aynı olduğunu biliyor muydunuz? Yani insanlar arasındaki çeşitliliğin genetik temelinde, ancak % 1'lik fark vardır.?
Hepimiz çok şaşırmıştık. Çünkü öğretmenimiz bize, bütün canlıların genetik özelliklerinin, dört harfli kimyevî bir alfabe (Adenin, Timin, Guanin, Sitozin), kullanılarak inşa edildiğini ve bu bilginin okunmasıyla da hücrede farklı bileşiklerin sentezlendiğini, farklı yapıdaki hücreler arasındaki farkın da bu bilginin okunmasındaki farklılıklardan kaynaklandığını anlatmıştı. Eğer insanların DNA dizilişleri % 99 oranında aynıysa, DNA'daki sadece % 1'lik bir diziliş çeşitliliği ile mi, insanların birbirinden farklı olması sağlanıyordu? Üstelik bu moleküler seviyedeki genetik farklılık, morfolojik ve anatomik seviyede de tezahür ettirilerek sergilenmektedir. Bu durum her insanda farklı olan parmak izi, retina ve iris gibi karakteristiklerin de, bu % 1'lik farklılıkta dercedildiği mânâsına geliyordu. Genetik seviyedeki bu % 1'lik farklılık, bugün yaşayan altı milyar insanı birbirinden ayırt etmede kullanılmaktaydı. Bu bilgi sadece beni değil, sınıftaki herkesi hayrette bırakmıştı.
İpek Öğretmen, bir başka derste, insanlar arasındaki genetik çeşitliliğin oluşturulmasında önemli bir mekanizma olan mayoz bölünmeyi anlattı. Öğretmenimiz mayoz bölünmenin hücrenin hayat çemberinin kritik bir noktasında gerçekleştiğini, bu vesileyle ortaya konan genetik çeşitliliğin, canlıların farklı çevrelere uyum sağlamasında ve hastalıklara karşı direnç kazanmasında nasıl rol oynadığını şöyle anlattı:
?İnsanın yaratılmasında kullanılan ve maddî âlemde Levh-i Mahfuz'un küçük bir misâli olan genetik program, hücre bölünmesi esnasında 23 adet kromozom çifti veya 46 adet kromozom şeklinde organize edilerek paketlenmiştir. Anneden gelen ve enerji santrali hükmündeki organcıklar olan mitokondrilerin de, az miktarda genetik bilgi taşıyan kendine ait DNA'ları mevcuttur. Asıl olan 23 çift kromozomun 22 çifti somatik (vücuda ait), kalan 1 çifti ise (x ve y kromozomları) cinsiyet kromozomu olarak bilinir. Bu kromozomların yarısı anneden (22+x), diğer yarısı da babadan (22+x veya 22+y) gelmektedir. Döllenmede anneden gelen kromozomlarla babadan gelen kromozomlar birleştirilerek, 46 kromozomlu (23 çift) zigot (döllenmiş yumurta) oluşturulur. Daha sonra bu döllenmiş yumurta hücresi mitoz bölünme ile çoğaltılır. Çoğalırken farklılaştırılır ve aynı yapıdaki DNA'ya sahip hücrelerden kimiyle gözün görme tabakası, kimiyle vücuttaki elektrik akımlarıyla sinyal taşıyan sinir hücreleri, kimiyle de vücudumuzu saran derimizin yapı taşları oluşturulur.?
İpek Öğretmenin anlattıklarından şunu anlamıştım: Demek ki ileride insanoğluna yüklenecek genetik karakterler, daha ana rahminde tek bir hücre (zigot) halinde iken, bilgi olarak bu hücrenin içine dercediliyordu. Bir hücrenin içine, insana ait genetik temelli biyolojik bilginin hepsinin yerleştirilmesi karşısında, hayret etmemek mümkün değildi.
İpek Öğretmen şöyle devam etti: "Bu farklı hücrelerden biri de, üreme (cinsiyet) hücreleri ve bunların meydana getirildiği üreme organlarıdır. Vücuttaki hücreler (cinsiyet hücreleri hariç) mitoz bölünmeyle çoğalır. İnsanoğlunun doğumdan sonra zamanla büyümesi veya bir yeri kesildiğinde bunun iyileşmesi, hep mitoz bölünmeyle gerçekleşir. Mitoz bölünmeyle, bir önceki hücreye benzer yapıda, yeni bir hücre oluşturulur. Bununla birlikte, insanın ilk hücresi olan zigotun meydana getirilmesinde kullanılan sperm ve yumurta hücrelerinin oluşumu, mitozdan farklı bir mekanizma ile yürütülür. Mayoz bölünme olarak bilinen bu mekanizma, erkek ve dişi cinsiyet organlarında gerçekleştirilir. Bu mekanizmanın temel esprisi hem kromozom sayısının yarıya indirilmesi, hem de krossing-over (çapraz olarak bilgi alışverişi) denen genetik bilgi çeşitlenmesine imkân vermesidir. Her iki cinse ait 23 adet kromozom taşıyan üreme hücresi birleştiğinde 46 kromozomlu farklı genetik zenginliğe sahip yeni bir hücre, yani zigot yaratılır."
Bu anlatılanlar, bütün sınıfın ilgisini çekmiş görünüyordu. Öyle ki, en arka sıralarda oturan ve hep uyuklayan Mahmut bile dikkatle dinlemiş olmalı ki, parmağını kaldırıp sordu: "Öğretmenim, vücudumuzdaki bütün hücreler mitozla bölünürken, üreme hücreleri, ileride 46 kromozomlu yeni bir zigotu oluşturmak için, mayozla bölünüp kromozom sayılarını yarıya düşürmeleri gerektiğini nereden biliyorlar ki?" Evet, Mahmut gerçekten de doğru söylüyordu. Eğer üreme sırasında cinsiyet organlarında da, vücut hücrelerindeki mitoz bölünme gerçekleşseydi, yeni oluşacak canlının kromozom sayısı iki katına çıkacak ve bu canlı hayatını sürdüremeyecekti. Bu durumda 46 kromozom sayısına sahip iki insanın çocuğu, 92 kromozom sayısına sahip olacak, genetik bilginin dengesi ve sistemi bozulacak ve nesil devam etmeyecekti. Üstelik cinsiyet hücrelerindeki mayoz bölünme, sadece insanların değil, bütün cinsî üreyen canlıların gelişme sürecine konulmuş ilâhî bir programdır.
Öğretmenimizin mayoz bölünme ile ilgili verdiği diğer bilgiler şunlardı: "Mayoz bölünmeyle sadece türün devamlılığı değil, yeni oluşturulacak canlının bir önceki nesilden farklı özelliklere sahip olması da sağlanır. Bu farklılık, yeni canlıyı meydana getirecek özelliklerin yarısının anneden, diğer yarısının da babadan gelmesiyle ortaya çıkarılır. Bununla birlikte çeşitliliği artırmak için, mayoz bölünme sırasında, her bir kromozom kolu arasında 'parça değişimi' (krossing over) denen bir hâdise gerçekleştirilir. Her bir kromozomda çok sayıda parça değişimi noktası bulunduğundan, bu hâdise sırasında oluşabilecek çeşitliliğin sayısı aklımızın alamayacağı kadar büyük miktardadır. Her mayoz bölünmede parça değişiminin bir önceki noktalardan gerçekleşmesi zorunlu değildir; bu, farklı noktalardan da gerçekleştirilebilir. Bunun sonucunda aynı anne-babadan doğan çocuklarda birbirinden farklı özelliklerin teşekkül etmesi sağlanır ve bir canlının başka bir canlıya benzemesi önlenmiş olur. Böylece insanlar ve diğer canlılar, hayatlarını devam ettirir."
İpek Öğretmenin konuyu bu üslupla anlatması, enteresan hâdiselerle kuşatıldığımız halde, bunun farkında olmadığımızı anlamamızı sağladı. Böylece biyolojik hâdiselere bakışta, niyet ve nazarın ne kadar önemli olduğunu fark ettik. Mayoz bölünmeye sadece biyolojik mekanizma açısından değil, yaratılış hikmetlerini anlama zaviyesinden baktığımızda, tabiatta hiçbir şeyin abes ve başıboş olmadığını, her şeyin belli bir hikmet ve ilimle kuşatıldığını açık olarak gördük. Belki hepsinden önemlisi, imanla küfür arasındaki sınırın ne kadar ince olduğunu ve küçük bir bakış açısıyla değişebileceğini İpek Öğretmenimizin dersleriyle fark ettik.