REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Ogrenmenin 7 Prensibi

   
Öğrenmenin 7 Prensibi
Yusuf ALAN
       
Şu an kurumlarımızın çoğunda hakim olan demode öğrenim anlayışına göre, bilgilerin insanların kafalarına doğrudan doğruya depolanabileceği kabul edilmektedir. Öğrenme; bilgilerin, öğrenenin zihnine transfer süreci olarak görülmekte, öğretme ise; bu transferi tesirli kılacak şekilde paketleme işlemi şeklinde ele alınmaktadır. Öğrenme konusunda araştırmalar yapan IRL adlı bir enstitü, yeni bir yaklaşımla öğrenmenin karşılıklı olarak dünyayı anlamadan ve zekânın tecrübeden ayırt edilemeyeceğini vurgulamaktadır. Bu enstitü öğrenme hakkında yedi prensip belirlemiştir.
1. Öğrenmenin içtimaî boyutu çok önemlidir.
Okullar ve işyerleri çoğunlukla elemanlarını öğrenmek veya içtimaî faaliyetler yapmak konusunda hatalı bir tercih yapmaya zorlar. Belli bir meslek sahibi yetişkinleri başarılı ve üretken kılan en önemli unsurlardan biri, iş hayatlarıyla içtimaî hayatlarını uygun hale getirme kabiliyetleridir. Bu insanlar, şahsiyetlerini ve içtimaî münasebetlerini, bilgileri ve topluma katkıları sayesinde geliştirirler. Halbuki onların toplumumuzdaki öğrenci ve işçilerden farklı davranmaları beklenmektedir.

2.Bilgiler toplulukların hayatlarıyla uyumlu haldedir.
Bilgi, faaliyet ve içtimaî münasebetler birbiriyle çok sıkı irtibat halindedir. Bu, bir aile için de geçerlidir; bir ilmî araştırma grubu, bir spor takımı, bir müzik grubu veya bir tasarımcılar ekibi için de... Müşterek bir girişim çerçevesinde bir araya gelen insanlar; işleri yapma, konuşma, anlaşma yolları geliştirip bu metot, prensip ve değerleri paylaşırlar. Bu oluşumları, "icraat toplulukları" şeklinde tarif etmek mümkündür, zira elemanlar sadece üye olmakla kalmamakta, ortak iş yapma usullerini de kullanmaktadırlar. Her fert birçok icraat topluluğuna üyedir ve üye olmak için gayret eder. Bu topluluklarda içtimaî münasebetler, faaliyetler etrafında teşekkül eder; faaliyetler münasebetlere göre şekillenir, belli bilgiler ve uzmanlıklar fertlerin kimliklerinin bir parçası hâline gelir ve onların topluluktaki yerini belirler. Müşterek bilgiler, bu faaliyetin temelini teşkil ettiği için, öğrenme; bir topluluğa üye olma ve sosyal faaliyetlere katılma vasıtasıdır.

3. Öğrenme bir üyelik faaliyetidir.
Öğrenme, tek başına bir ferdin faaliyeti değildir, başkalarıyla birlikte iş yapmak için mühim bir vasıtadır. Öğrenmek; bir insanın yeni icraat topluluklarına girmesini, bunlara katkıda bulunmasını ve sürekli olarak yerini gözden geçirmesini mümkün kılar. Her öğrenme faaliyeti, ferdin kimliğinde ve toplulukla münasebetlerinde bir değişiklik meydana getirir. Öğrenme motivasyonunun artırılmasında, katılım arzusu ile bu katılımı mümkün kılan yeni bilginin rolü çok önemlidir. Başka bir ifadeyle, bir topluluğun icraatına katılmak isteyen ve yapacağı katkıları değerli kılacak yeni ve önemli bilgilere sahip kişilerin öğrenme motivasyonları yüksektir.

4. Öğrenme, pratik yapmaya dayanır.
Sınıflarda bilgi mücerret olarak sunulur ve öğrencilerden bu bilgileri yine mücerret performanslarla sergilemeleri beklenir. Bilgiler, dünyada saf halde bulunmaz. İnsanlar sabır ve gayretle, gözlem ve tecrübeyle bu bilgilere ulaşır. Ömür boyu öğrenen, üretken bir insan; yeni durumlara kolayca adapte olup, her halini bir öğrenme faaliyetine çevirebilen insandır. İnsanlar yeni bir faaliyetle meşgul olduklarında veya yeni şartlarla karşılaştıklarında, öğrenmelerine devam edebilmelidirler. Bu da yeni durumun özelliklerini, daha önceden bildikleriyle ilişkisini, nelerin öğrenilmesi gerektiğini ve üretken olmak için ne tür yeni bilgilere ihtiyaç olduğunu tasavvur etmeyi gerektirir.

5. Katılma ve yetkilendirme ayrılmaz bir bütündür.
Fertler, kimliklerini bir topluluğa yaptıkları katkıya göre algılar. Bir topluluğa anlamlı bir katılım, o topluluğun hayatına müspet olarak tesir eder. Dolayısıyla en büyük öğrenme potansiyelini meydana getiren durumlar, katılımcıların anlamlı ve aktif roller aldığı durumlardır. Böyle durumlarda katılımcılar sadece kendilerini değil, bütün bir topluluğa tesir edecek gerçek faaliyetlerle meşgul olurlar.

6. Öğrenememe katılımdan uzak tutulmanın bir sonucudur.
Öğrenme, erişim ve imkânı gerektirir. İnsanlar marjinal veya deneme kabilinden bir üyeliğe maruz kaldıklarında öğrenmekte güçlük çekerler. Katılımla ilgili imtiyazların sınırlandırılması, anlamlı katkılarda bulunma hakkını da sınırlar. Dolayısıyla yeni şeyler öğrenme fırsatları ortaya çıkmaz. Ayrımcılık ve hariçte tutma davranışlarının, öğrenmeye olumsuz tesiri çok büyüktür.

7. Toplumumuz ömür boyu öğrenen insanlardan oluşan bir toplumdur.
İnsanlar, her zaman bir şeyler öğrenmektedir, ancak öğrendikleri bu şeyler her zaman kendilerine veya topluma faydalı değildir.

İnsanlar, kendilerine icraat hakkı tanıyan ve anlamlı katkılarda bulunma yetkisi veren topluluklarda öğrenirler. Bir öğrenciyi, bir iş adamını, bir bilim adamını veya bir solisti motive eden işte bu duygudur.

Kaynak -IRL's Seven Principles of Learning: Challenging Fundamental Assumptions http://www.21learn.org/cats21S/prin.html