REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Dengeli Yasamada Bedenimiz

   
Dengeli Yaşamada Bedenimiz
Dr. Selim AYDIN
       
Yürümeye yeni başlayan bir bebeğin veya çocuğun emeklemek ve ayakta durabilmek için yaptığı hareketleri gözünüzün önüne getiriniz. Onun ilk adımını attığında yüzünde okunan sevinci ve hâl lisanıyla, "Evet başardım, başardım, ilk adımlarımı attım!" deyişindeki hazzı ve başarma hissini anlamaya çalışınız. Arkasından da bu küçücük bedenin ne kadar hızlı şekilde öğrendiğini, her gün, her hafta başarılarına başarı katışını izleyin. Kalkarken veya merdivenden çıkarken annesinin ayaklarına tutunarak dengesini korumaya çalışmasını hatırlayın. Onun, yürümeye başladığı ilk günlerde bütün aile fertlerinin alâka merkezi olmasındaki ve başarılarını herkese izlettirmesindeki heyecanı, aşk ve şevki de şöyle bir zihninizden geçirin. İlk adımı atmanın bebeğin gözündeki büyüklüğü ile erişkinlerin nazarındaki basitliğini şöyle bir karşılaştırın.
Aslında bir bebeğin ilk adımını attığı anları kare kare incelersek şunları görürüz: İlk adımı atma, sendeleme, duraklama, sendeleme, dengeye gelme ve derin nefes alma, sonra tekrar ikinci adımı atma. Arkasından çömelme, zemine dokunmamaya çalışma, ayağa kalkma ve hareketleri yeni baştan tekrar etme.

Dengenin mahiyetini anlama ve kavrama hususunda bedenimizin herbir organının kendine ait vazifeleri ve davranış kalıpları vardır. İnsan olarak bizler hem çok karmaşık hem de çok mükemmel ve sırlarla dolu duyu sistemlerine sahibiz. Öncelikle maddî dünya ile ilgili hâdiselerde kendilerini açıkça ortaya koyan beş duyuya daha çok aşinayız. Ancak bunun dışında mânevî dünyamıza ait kalbî ve ruhî lâtifelerimiz, denge gibi diğer duyularımıza ait iç sesler de vardır. Bunların çoğu, şuurlu şekilde istenirse farkedilir.

Aynadan Yansıyan Görüntüler
Biyolojik bedeninizin şekil ve görünüm bakımından denge hâlini anlamak ve keşfetmek için aynanın karşısında kendinizi müşahede ediniz. Şekil ve görünüm itibarıyla kendinizi incelediğinizde dengeli bir tasarıma sahip olduğunuz görülecektir. Sol ve sağ simetrisi yüzümüzde, kollarımızda, göğsümüzde, bacaklarda, ayaklarda ve parmaklarda çok açıkça görülmektedir. Önden veya arkadan, sağdan veya soldan, üstten veya alttan hangi yönden bakarsanız bakınız, bu mükemmel simetriyi göreceksiniz. Bütün bu yapılar bir arada örgülenerek ve denge hâlinde bütünleşerek, insan vücudunu meydana getirir. Hattâ beynin sol ve sağ yarım kürelerindeki loblar bize hem şekil hem de fonksiyon bakımından simetrinin vücudun bütünlüğü için gerekliliğini açıkça gösterir.

Bedenin fonksiyonlarını gözlemlemeye devam ettiğimizde, dengenin varlığı, zamana bağımlı olarak gerçekleşen düzenli faaliyetlerde ve ritmlerde de açıkça gözlenir. Soluk alma-durma-soluk verme, hareket-dinlenme-hareket, uyuma-uyanma, açlık-yeme-boşaltım, susama-su içme, gençlik-zindelik-ihtiyarlık, sağlıklı olma-hastalık, doğum-ölüm... İnsanla alâkalı bu faaliyetlerin hepsi düzenli, dairevî, belli ritmlerde tekrarlanan hareketlerdir. Bu çevrimlerdeki veya ritmlerdeki aksaklık, sağlığın ve bütünlüğün bozulduğuna işaret eder.


Ritm ve denge arasında yapı bakımından çok yakın bir münasebet vardır. Nijeryalı trampetçi, Babatunde Olatunji, trampet veya davul çalmayı, insan sistemi içindeki vuruşlarla bir bağlantı ve ritm oluşturabilecek şekilde vurabilme veya tempo tutabilme kapasitesi olarak tanımlar, ve şöyle devam eder: "Benim memleketimde ritmin hayatın ruhu ve özü olduğu söylenir. Çünkü bütün kâinat ritmler etrafında döner. Biz ritmi kaybettiğimizde veya ondan uzaklaştığımızda, her türlü probleme ve sıkıntılara maruz kalırız. Bundan dolayı, insanın sesine ve içindeki ritmik vuruşlara en yakın tonda çalınan bir davul veya trampet, bedenin ritmlerine uymada önemli bir müzik âletidir."

Ritmik ve bilateral (çift yanlı) harekete olan ihtiyacımız ve bu ritmlerden zevk almamızın temelinde, daha anne karnında iken aldığımız tecrübeler vardır. Hayatımızın ilk oluşum anlarından itibaren bizler, annemizin kalb atımlarına; yürüme, konuşma ve dinlenmelerine; damar sistemi içinde akış hâlinde olan biyo-kimyevî maddelerin dengesi ve ritmlerine bağlı olarak, belli bir vücut yapısına ve ritmine sahip oluyoruz. Doğumu takiben, hayatımızı örgülemeye devam eden bu ritmik faaliyetler, birbirlerini dengeleyen bir tezgaha benzetilebilir. Şuurlu veya şuursuz şekilde, bizim iç ve dış ritmlerimizin denge veya dengesizliği, hayatımızın dokusunu örgülemek için ya âhenk yahut kaos hâlinde çalışır. Yürüme, uyuma, şarkı söyleme, müzik dinleme, güneşin doğuşunu ve batışını seyretme veya birbirimizi sevme gibi basit şeylerin mucizevî bir şekilde, bize sürur, aşk, şevk ve yaşama sevgisini nasıl kazandırdığını hiç merak ettiniz mi? Bütün bu basit hareketler, bizi hayatın temelindeki güç ve hikmete taşıyan ritmlere götürür.

Pek çok egzersiz ve jimnastik şekilleri, dinamik dengeyi yakalamamızı sağlayacak ritmik giriş kapısını bulmamıza yardımcı olabilir. Ritm temasının nasıl pek çok egzersizin temel dokusunu oluşturduğunu bilhassa tempolu bir şekilde koşan uzun mesafe koşucuları çok iyi bilirler. Koşusunun temposunu tutturan bir yarışçı müsabakayı sonuna kadar götürürken, tempolu koşuyu ayarlayamayanlar bir müddet sonra yarıştan çekilmek zorunda kalırlar.

Dengeye Götürücü Salınım
Kendinizi ileriye, geriye, sağa ve sola doğru sallayabileceğiniz bir odada oturunuz. Kendinizi yavaşça her iki yana, sağa ve sola sallamaya başlayınız. Eğer bu ileri-geri salınım hareketinden hoşlandıysanız, bu hareketleri nefes alıp verme hareketlerinizle senkronize ediniz; yani uyumlu hâle getiriniz. Tedricî olarak bu salınım hareketlerinin daha yavaş ve belirsiz olmasına gayret ediniz. Salınım hareketiniz çok yavaş ve belirsiz hâle geldiğinde içinizdeki denge hissiyle temasa geçtiğinizi fark edeceksiniz. Sonunda bu egzersizden hoşlandığınızı hissettiyseniz, mükemmel dengenin tam ortasına ulaşmışsınız demektir.

Bu anı yakaladığınızda birkaç dakikalığına sessiz şekilde bu şuurlu farkındalığın zirve hâlinde kalmasına çalışınız. Sonra bu salınım hareketlerinin çok yavaş ve belirsiz olmasına gayret ediniz. Hareketleriniz yavaşladıkça farkındalığınızın da sessizce çoğalmasına izin veriniz. Bir çok insan için bu basit egzersiz, hem zihin, hem de beden boyutunda dengeyi bulmak için çok güçlü bir yoldur. Bir defa dengeyi bulduğunuza dair bir hisse sahip olursanız, artık ne zaman ve nerede isterseniz, dengenizin merkezini bulmada bu tekniği kullanabilirsiniz.

Kendini Belli Bir Yöne Doğru Yönlendirme
Dengeyi keşfetmede kullanabileceğiniz bir başka strateji, belli bir yöne doğru kendinizi yönlendirmedir. Her birimiz belli bir tarafını daha çok kullanmaya eğilimli ve yatkındır. Meselâ hareketleri sağ veya sol elimizle yapma meyli, ya sağ ya da sol beynimizi daha çok kullanmaya yatkınlık, saçlarımızı belli bir yöne doğru tarama, kol saatimizi daima sol kola takma eğilimi gibi belli eğilimler, insanın tabiatında belli bir yönü tercih etme eğiliminin olduğunu gösterir. Futbolcular, kayakçılar, buz patencileri genellikle dönme, yuvarlanma, fırlama ve vücut döndürmede belli bir yönü kullanırlar. Dengenin anlaşılması ve kavranması bakımından bu belli bir yöne doğru yönlendirilme fikri geliştirilebilir. Basketbolda top bir elle dengelenirken, diğer elle potaya fırlatılır. Dişinizi çok sık kullanmadığınız elinizi kullanarak fırçalayabilirsiniz. Hattâ bir günlüğüne de olsa kol saatinizi alışık olmadığınız diğer kolunuza takabilirsiniz. Kaslarınız, gözleriniz ve düşünmeniz arasındaki karşılıklı etkileşimler, size dengenin oluşması ve devam ettirilmesi konusunda önemli anlamalar kazandıracaktır. Bu egzersizin anahtar mânâsı, hayatınızdaki dengenin sonradan kazanılmış ve alışkanlık yapıp, otomatik sisteme transfer edilmiş değerlerini değiştirerek, sisteme yenilik sokulduğunda ortaya çıkan veya kazanılan yoğunlaşmış dikkat ve farkındalıktır. Eğer bakar, dinler ve hissederseniz; vücudunuzun denge hakkında ulaştığı dersleri her zaman algılayabilirsiniz.

Denge ve Dengesizliğin Zıtlığı
Ayakta kalarak, oturarak, yürüyerek egzersiz hareketleri yapınız. Öncelikle bu hareketleriniz sırasında ne zaman dengede, ne zaman dengeden uzak bulunduğunuzun farkında olmaya çalışınız. Dengesiz olduğunuz durumları farkettiğinizde, şuurlu farkındalığınızı o noktaya yoğunlaştırınız ve ne hissettiğinizi araştırınız. Hattâ biraz da dengesizlik hissettiğiniz durumu abartarak, bunun vücudunuzda nasıl bir duyuma yol açtığını idrak etmeye çalışınız.

Aynı şekilde, gerçekten kendinizi dengeli durumda hissettiğiniz anda, yine farkındalığınızı bu noktaya yoğunlaştırınız ve sizin için neyin değiştiğini ve bunun nasıl gerçekleştiğini keşfetmeye çalışınız. Bu hareketleri hayatınızda yapmaya devam ediniz, bedeninize yerleştirilmiş bu yaratılıştan gelen dengenin size yeni şeyler öğretmesine sürekli izin veriniz ve onun derslerine kulak tıkamayınız. Denge konusunda yapacağınız tefekkür faaliyeti, bir müddet sonra sizdeki diğer birçok mânevî denge merkezlerinin inkişâfına sebep olacak ve kâinatı mükemmel bir uyum ve denge hâlinde algılamanızı sağalayacak, Yaratanı aklınıza getirecek, marifet ufuklarını aralayacaktır.

Kaynak
- Joel Levey ve Michelle Levey, Living in Balance-A dynamic approach for creating harmony and wholness in a chaotic world, Conari Press Berkeley-California-USA 1998.