REHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PORTALI

Parapsikoloji

   
Parapsikoloji
İhsan ÇOMAK
       
İnsan, bilmediğini merak eder, pek çok icad ve keşif de bu meraka dayanır.Felsefi pozitivizmin miadını doldurmak üzere olduğu günümüzde maddi sahada bilgilerimizin gelişmesine paralel olarak mana aleminin kapılarını aralama çalışmaları da hızlanmaktadır. Bu çalışmaların odak noktası ise insandır. Fakat ne yazık ki bu çalışmalar daha çok telepati, medyumluk, hipnoz gibi konularda yoğunlaşmaktadır ki, bu tür çalışmaların geneline “Parapsikoloji” adı verilmektedir. Aslında parapsikoloji yeni bir konu olmayıp, eski medeniyetlerde de, (mesela Çin ve Hint medeniyetinde) yoga, telepati, telekinezi, durugörü gibi olaylara rastlamak mümkün. Hatta günümüzde de, bu ülkelerde saydığımız parapsikolojik özelliklere sahip insanların sayısı oldukça fazladır.

Esasen, ruhi tecrübeye dayalı faaliyetlere, İslam tarihinde pek çok evliya ve büyük zevatta rastlamak mümkün. Bunların mahiyetleri hatta nasıl kesbedildikleri yazdıkları eserlerde detaylı olarak izah edilmiş. Bu tür kabiliyetler insan ruhundaki bazı manevi mekanizmaların çalıştırılması ile olur. Müslümanlar arasında görülen bu tür olaylar ile yogi ve medyumların gösterdiği fevkalade olaylar arasında çok önemli bir fark vardır. Bir Müslüman Allah’a kulluk, nefis terbiyesi ve manevi mertebelerde terakki amacıyla yaptığı ibadet ve riyazetlerin sonucu, Allah’ın bir lütfu olarak bazı fevkalade özelliklere sahip olabilir. Yogiler ve medyumlar ise bu fevkalade özelliklere sahip olmak amacıyla çalışırlar ve insan ruhundaki bu manevi mekanizmaları keşfederek telepati, durugörü, düşünce okuma gibi özelliklere sahip olabilirler.

İNSANIN PARAPSİKOLOJİK KABİLİYETLERİ

İnsan ruhunda bilip kullandığımız kabiliyetlerin yanında, farkında olmadığımız ve bu yüzden kullanamadığımız pek çok yön vardır.

Mesela, telepati yoluyla bir başka insanın düşüncesini okuyabilir, durugörü yoluyla dünyanın herhangi bir yerinde olup bitenleri televizyon ekranında seyrediyor gibi görüp işitebiliriz. İnsan ruhu, zamanla kayıtlı olmadığı için geçmiş ve geleceği (istidadı ölçüsünde) görebilir (ki, bu yanlış olarak genellikle gaybdan haber verme veya falcılık olarak nitelendirilir). Hatta karşımıza, yakın geleceğimizden haber veren insanlar çıkabilir. Çünkü bunlar sahip oldukları ruhi melekeleri ile gayb aleminden çıkmış, perde perde şahadet alemine gelen olayları hissedebilirler. Veya bir medyum beyaz bir kağıda hiçbir şey yazmadan düşüncelerini nakşedebilir ve bir başka medyuma bu şekilde mesaj gönderebilir, Evet, insan bu ve benzer daha pek çok inanılması güç olağanüstü şeyleri yapabilir. Ancak bu tür kabiliyetler insanların pek azında ileri düzeyde vardır ve bu yüzden bu tür insanlar çok özel bir konuma sahiptirler.

PARAPSİKOLOJİ VE İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ

İstihbarat örgütlerinin amacı karşı tarafın, yani düşmanın elindeki bilgilere ulaşmaktır. Bunu yaparken ajanlarının hayatı daima tehlikededir. Fakat ajanınız bir medyum veya telepat ise o zaman durum farklıdır.

ABD ve eski Sovyetlerde bu sahada yapılan çalışmalara bir göz attığımızda, parapsikolojinin istihbarat örgütleri tarafından yoğun bir şekilde araştırıldığını görmekteyiz. Mesela, 1970’li yıllarda CIA’ nın bünyesinde hipnoz ve telepati için kullandığı 7000 medyum çalışmaktaydı. Ayrıca Amerikalılar Vietnam savaşında da parapsikolojik denemeler yapmışlardı.

Eski Sovyetler Birliğinde ve doğu bloku ülkelerinde yapılan çalışmalar ABD’ye göre çok daha geniş ve daha uzun bir geçmişe sahiptir.

Prag’dan Amerika’ya göç etmiş olan Parapsikolog Dr. Moln Ryzl, sosyalist blok ülkelerindeki araştırmalarda amaçlanan hedefleri “Parapsikolojiyi casuslukta ve silah olarak orduda kullanmak, telepatik haberleşmeyle başka yıldız sistemlerinde bulunması mümkün akıllı varlıklarla ilişki kurmak, bilimin hızla gelişmesi bakımından haber alma ve bilgi aktarmada yeni yöntemler keşfetmek” olarak özetlemektedir.

Ruslar, daha 1923 yıllarından itibaren medyumları tutuklamaya başladılar. Amaç, medyumları ajanlık çalışmalarında kullanmaktı. Bu yıllarda medyumlarla ne tür çalışmalar yapıldığını bilemiyoruz. Ancak 1975 yılına geldiğimizde, KGB’ nin tekrar parapsikolojik kabiliyetleri olan insanları tutukladığını görüyoruz. KGB ayrıca hipnotize olma gücü yüksek ve cinayet işlemeye müsait kişileri de arıyordu.

Rusya’daki parapsikolojik çalışmalar sadece KGB tarafından yapılmıyordu. Gizlice çalışan parapsikoloji grupları da vardı. KGB anti-komünist olan bu gruplara karşıydı ve tesbit ettiğinde bunların mensuplarını tutukluyordu.

1976 yılında KGB içinde Parapsikoloji bilimi kuruldu. Amaç parapsikolojik çalışmalar yapmak ve bu yollarla istihbarat toplayıp, rejim aleyhindeki çalışmaları engellemekti. Fakat rejim aleyhtarları da medyum veya telepat olduğunda ise bu iş oldukça zordu.

Parapsikolojinin istihbarat çalışmalarında kullanılması sadece ABD ve Rusya ile sınırlı değil. I. Dünya Savaşı’ndan itibaren bazı Avrupa ülkelerinde bu tür çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Bu ülkelerden biri de eski Çekoslovakya’ dır.

1925 yılında Çek askeri makamları, ordu içinde kullanılmak üzere “Durugörü, Hipnotizma, Manyetizma” adlı bir kitap bastı. Amaç askerleri bu konuda bilgilendirmek ve kabiliyeti olanlarını keşfetmekti. II. Dünya Savaşı sırasında bazı askerler hipnotize edilerek astral seyahat yoluyla düşman mevzileri ve sayıları hakkında oldukça doğru bilgiler alındı. Bu yolla bazı kayıp askerlerin cesetleri de bulundu. Çekoslovakya’da bu tür çalışmaların gelişmiş olmasının sebebi ise bu ülkede Orta Çağ’dan gelen çok yaygın bir okült (simya, büyü, ruh çağırma) geleneğinin olması idi.

PARAPSİKOLOJİ VE POLİSİYE OLAYLAR

1951 yılında Londra’da büyük bir kiliseden, kralların taç giydiği dönemlerde kullanılan 50 kg ağırlığında bir taş çalınmıştı. İngiliz emniyeti hırsızları bulamadı. Sonunda Belçika’nın Anvers şehrinde oturan bir adamdan yardım istediler. Peder Harkos adındaki bir kişi geldi ve kilisede konsantre oldu. Daha sonra tarif ettiği adresin hırsızların alet satın aldığı dükkan olduğu anlaşıldı. Peder Harkos tekrar konsantre oldu ve hırsızların adreslerini doğru olarak verdi. Yakalanan dört kişi suçlarını itiraf etti.

Bu olay Peder Harkos’ un ilk başarısı değildi. Daha önce, II. Dünya Savaşı sırasında bazı kayıp ölülerin bulunmasını da sağlamıştı.

Belki de içimizde pek çok Peder Harkos yaşıyor. Ancak çoğu zaman bu tür insanlar sahip oldukları kabiliyetlerinin farkına ya varamıyorlar veya nasıl kullanacaklarını bilemiyorlar. Polis bu tür kişileri neden kullanmıyor ve olayları daha çabuk çözmüyor diye sorulabilir. Ancak polisin ve milli istihbarat mensuplarının bu konuda bilgilendirilmiş olması, her şeyden önce bu tür bir istihbarat metodunun kabul edilmiş, resmi bir metot haline gelmesi gerekmektedir. Ülkemizde emniyet güçlerinin bu tür çalışmalar yapmıyor olması ise bizce bir eksikliktir.

TELEKİNEZİ VE TELEPATİ

Telekinezi bir cismin uzaktan bir etkiyle hareket ettirilmesi veya biçim değiştirmesidir. Bu etki bir medyumun beyin veya düşünce gücüyle cisme etki etmesi şeklindedir. Bakarak bir cismi hareket ettirmek veya bir çatalı bükmek telekinezinin en açık uygulamalarındandır. Ayrıca halk arasında nazar adı verilen olayın da telekineziyle yakından ilgisi vardır. Bakışlarla insan veya hayvan üzerine yüklenen bir enerji o canlıya etkide bulunur.

Telepati aslında farkında olalım veya olmayalım, hepimizin farklı seviyelerde yaşadığı bir olaydır. Bir sohbet esnasında tanıdığımız bir kişiden bahsederiz ve bir müddet sonra o kişi çıkagelir. Bazen de karşımızdaki insanla konuşurken, bizim tam söylemeye hazırlandığımız bir şeyi muhatabımız söyleyiverir. Bunlar günlük hayatta karşılaştığımız telepati şekilleridir.

Telepatinin beyin dalgaları ile gerçekleştiği sanılmaktadır. Yayılan beyin dalgalarını, alıcı konumunda olan diğer insanların algıladığı düşünülmektedir. Ancak bu algılama esnasında cinlerin de devreye girmesi ve bazı yanlış algılar yüklemesi mümkündür. Bu sebeple her telepatik algının doğru olduğu ve gerçekleşeceği düşünülmemelidir

araştırdıkları bir konu da beynin nasıl bir dalga yaydığını anlamaktı. Böylelikle insanların düşüncelerini okumak veya kolay telepati sağlamak, o dalgaları suni üretip insanları etkilemek mümkün olabilecekti.

ABD ve eski Sovyetlerde düşünceleri beyin dalgalarına dönüştürüp önce hayvanlara, daha ileride de insan beynine işleme ve kitlelere hakim olma konusunda çalışmalar yapıldığı da iddia edilmektedir.

Inga Swann Ruslar’ın kullandığı bir başka medyumdu. Merkür ve Venüs gezegenlerine düşünce yoluyla yolculuk yapan Swann, yerçekimi, atmosferi vs. hakkında bilgiler verdi. 10 ay sonra Pioneer 10 isimli uzay aracından da aynı bilgiler gelince Swann’ ın doğruluğu ispatlanmış oldu. Ayrıca Swann kendisine sadece enlemi ve boylamı verilen Antarktika’daki bir araştırma üssü hakkında doğru olarak bilgi vermişti.

Telepatinin yanısıra Ruslar uzaktan telkin denemeleri de yaptılar. Yapılan deneyler sonucu, Sivastopol’ daki bir kişi 1700 km uzaklıktaki Leningrad’da bir kadını hipnoza sokmayı başardı.

PARAPSİKOLOJİK OLAYLAR VE KERAMET

Şunu hemen ifade etmek gerekir ki, parapsikolojik olaylar, inancı ne olursa olsun, ister Müslüman, ister ateist, her insanda görülebilir. Rusya’da yaşayan bir ateistte görülebileceği gibi, bir Hint fakirinde veya bir Müslümanda da görülebilir. 16.yy’ da İspanya’nın Avila kentinde yaşayan Azize Teresa adında bir rahibenin dua etmeye başladıktan 10 dakika sonra hiç bir şeye tutunmadan havaya yükselebildiği tesbit edilmiştir. Aynı şeyi Hint fakirleri de yapabilmektedir. Azize Teresa’nın dua ile sağladığı konsantrasyonu, yogiler meditasyonla gerçekleştirmektedir.

Burada şu soru akla gelmektedir. Velilerin gösterdiği keramet ile bu yapılanlar arasındaki fark nedir? Yogiler meditasyon yaparak ruhlarındaki bazı mekanizmaları harekete geçirmekte ve bu tür olayları sergilemektedirler. Velilerde ise amaç ne havada uçmak, ne de durugörü yapmaktır. Asıl gaye Allah’a kulluk etmek ve nefislerini terbiye ederek, imanda tahkik ve yakini kazanmaktır.

Bu amaçla yapılan ibadetler esnasında bazı fevkalade haller görülebilir. Bu hallerin yeri ve zamanı tamamen kulun iradesi dışında cereyan etmektedir. Bu olaya ise keramet denmektedir.

Kerametle parapsikolojik olaylar arasında tezahür olarak benzerlikler görülebilirse de, temelde ve mahiyet olarak ikisi birbirinden çok farklıdır.

İslam alimleri kerametin diğer insanlara gösterilmesini doğru bulmaz ve kerameti Allah’ın, meleklerin varlığı ve ruhun mahiyeti konularında objektif bir delil olarak kabul etmezler.